Hesabım
    Karanlıklar Ülkesi: Kan Savaşları
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    2,5
    Geçer
    Karanlıklar Ülkesi: Kan Savaşları

    “Gel şimdi ısır beni!”

    Yazar: Murat Tolga Şen

    Çocukluğumdan bu yana fantastiğin –yazılı, çizili, çekili- her türüne düşkünümdür ama vampir ve kurt adam konuları fazlaca sömürüldüğü için olsa gerek Underworld filmlerinin büyük bir hayranı değilim. Fantastik bir Romeo Juliet hikayesi gibi başlayan Underworld serisi her filmde bir öncekine rahmet okutacak uyduruk senaryolarla karşımıza çıktı ama lateks kıyafetiyle iç gıcıklayan Kate Beckinsale’in hatırına izledik durduk bunca zamandır.

    13 yaşındaki Underworld serisinin 5. filmi olan ve 4 yıllık bir aradan sonra karşımıza çıkan Underworld: Kan Savaşları’nın yapım hikayesi filmin kendisinden daha ilginç. Yapımcılar seriyi bir reboot çekerek yeniden başlatmayı düşünüyorlardı çünkü Kate Beckinsale artık vampir güzeli ölüm taciri Selene karakterini oynamaktan sıkılmıştı. Onlar da Theo James’in oynadığı David karakteri üzerinden yeni bir vampir kahraman yaratarak devam etmeyi düşündüler çünkü düşük bütçeli Underworld franchise’ı bir şekilde para kazandırıyordu. Altın yumurtlayan tavuğu kesmeye ne gerek var! Ama sonra Beckinsale geri döndü ve senaryo baştan yazıldı.

    Bu kez filmin iki kahramanı var. Selene ve David… Bu seyirciye biraz “acaba kimi tutsam” endişesi yaşatıyor ancak açıkça Twilight’ın Edward’ına benzetilen David’in ortalarda ebleh ebleh gezmekten başka bir numarası yok. Birebir kapışmalarda da bir Selene değil, epey hırpalıyorlar elemanı ancak “sokak vampiri” sandığımız David’in “seçilmiş olan” olmasının anlaşılmasıyla klişe tamamlanıyor. Bizi biri kurtaracaksa muhtaç olduğu kudret damarlarındaki soylu kanda mevcuttur!

    Ezeli düşmanlar yine Lycan denilen kurt adam irileri ve entrikacı vampir soyluları. Lycan’ların başında ise Marius adında vazgeçmeyen bir rakip var; amacı Selene’nin kızının kanına ulaşıp sınırsız bir güç kazanmak ve bu sayede vampirlerin kökünü kazımak. Ortaçağ barbarları gibi vampir kalelerine saldırıp duruyor adamlarıyla.

    Underworld: Kan Savaşları 15-25 yaş arası fantastik düşkünü gençlerden gayrısının dikkatini çekebilecek bir film değil. “2 in 1” ürünlerden uzak durmak gerek. Bir aksiyon korku filmi olan Kan Savaşları’nda da ne düzgün bir aksiyon ve ne de gerebilen bir korku! Senaryo, bütçesizliği hissettirmemek için, olabildiğince dar bir olay örgüsü içeriyor. Kahramanlarımız iki vampir kalesi arasında gidip geliyorlar. 86 dakikalık film neredeyse iki büyük kapışma sekansından ibaret ki onlarda da serinin eski filmlerindeki gibi ustalık içeren plastik makyajlar yerine bolca CGI kurt adam izliyoruz ve efektler gerçekten yerlerde sürünüyor.

    Film tüm kusurlarını örtmek için tek bir şeye güveniyor; hız… Hikaye o kadar hızlı açılıyor, olaylar o kadar tempolu gelişiyor ki oyuncuların oyun yapmaya dermanı kalmıyor. Final Fantasy sinematiklerindeki karakterler gibi duygusuzca bakıp replik söyleyip geçiyorlar. Zaten her şey -eski Hong Kong aksiyonlarındaki gibi- bir kapışma bahanesi. Sürekli birileri ateş ediyor, ısırıyor, parçalıyor. Neyse ki Underworld filmleri hiçbir zaman şu PG-13 saçmalığına yüz vermiyor da biraz kanlı canlı dehşet sahneleri izleme imkanı kalıyor ancak ucuz CGI o işin de tadını kaçırmış. Soylu vampir vs. işçi sınıfı kurt adam fikri ise bu kez bir karikatürden ibaret. Hal böyleyken son Underworld filmi ucuz bir çizgi roman macerasından fazlası değil.

    Underworld: Kan Savaşları, fantastik filmlere düşkün seyircilere önerebileceğim bir yapım değil. Hiçbir yenilik içermeyen, klişelerden ibaret bir senaryo ve kasıntı oyunculuklara sahip. Türler arasında gezinip duran ama bir duyguya sabitlenemeyen bir film, hele Lycan’ların son saldırısında neredeyse, Star Wars’un İmparatorluğa saldıran asileri gibiydiler. Underworld: Kan Savaşları için Kate Beckinsale’in Selene karakterinden yola çıkarak, Matrix sonrası filmlerin en kötülerinden biri diyebiliriz. Trinity’den sonra onlarca kadın havada parende atarak zorlu düşmanları yendi ama nasıl yapıyorlar bilmem her seferinde daha kötü bir film çekmeyi başarıyorlar. Filmin yönetmeni Anna Foerster, Aeon Flux tecrübesinden hiçbir şey öğrenmemiş gibi görünüyor.

    Bu arada onca filtreye rağmen ilk filmden bu yana geçen 13 yılın yorgunluğu Kate Beckinsale’in yüzüne sinmiş. Yapımcılar da bunun farkında olarak onun yerine Lena adında kuzeyli bir dişi vampir savaşçı karakterini ısındırmaya başlamışlar. Underworld filmlerini her şeye rağmen sevenler için. İyi seyirler…

    murattolga@gmail.com

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    Back to Top