Hesabım
    İlk Arınma Gecesi
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,0
    Ortalama
    İlk Arınma Gecesi

    Yeterince arındığınızı sanıyorsanız bir daha düşünün!

    Yazar: Fatih Yürür

        Kabul edelim James DeMonaco’nun 2013 tarihli “ilk” Arınma Gecesi filmiyle birlikte yakalamış olduğu istikrara, yakın tarihte pek az yönetmen sahip olmuştur. Sinema arenasına ilk adımını atmayı başardığı Ethan Hawke’lı, Vincent D’Onofrio’lu Staten Island gibisinden ortalama bir yapımın ardından; yine bir kısım sinema çevrelerince yerin dibine batırılan başka bir yapımla popüler sinemanın süperstarlarından biri olması, pek de tahmin dahilinde bir şey değildi!

         Ethan Hawke ile girdiği iş birliğini Lena Headey gibi bir başka yıldız isimle pekiştirmiş olmasına rağmen 3 milyon dolar gibisinden komik bir bütçeye sahip olan filmin; totalde 100 milyon dolara yakın bir ticari başarı yakalaması, elbette ki devam halkalarının önünü açacaktı. Fakat yakın tarihte Testere ya da Paranormal Aktivite gibisinden bol testosteronlu, bol çığlıklı para sayma makinalarına dönüşen yapımların aksine; “Arınma Gecesi Kültü” salt DeMonaco’nun kontrolünde kalabilmeyi başardı.

         Yönetmen DeMonaco, düşük bütçeli bir tek mekân gerilimini, yavaş yavaş şehrin sokaklarına yaymayı başararak, ufak çaplı da olsa nefes alıp veren bir öykü evreni yaratmayı başardı. Hatta Frank Grillo suretinde öyküye eklenen Punisher varyasyonu karakteriyle de; direksiyonu intikam hikâyesi yönüne kırmayı da ihmal etmedi. Gelen her yeni devam halkasıyla birlikte, aksiyonun çapı ve öyküye eklemlenen grafik objeler de vahşileşmeye başladı. İşleyiş konusunda tartışmalar olsa da; bütün bir yıl boyunca püriten takılabilmek adına “24 saatliğine her türlü suçu işlemenin serbest olması” gibisinden bir fantezi, özellikle genç sinema izleyicinde kritik bir karşılık buldu! DeMonaco’nun eleştirildiği konu ise, böylesine bir fikri, daha da yaratıcı fikirlerle zenginleştirmemiş olmasıydı.

        Serinin son halkası olan İlk Arınma Gecesi ise, hızlı bir biçimde genişleyen her serinin başına gelen ortak kaderi taşıma geleneğini bozmuyor ve “köklere dönüş” klişesini işletmeyi uygun görüyor.  Fakat bu zamana kadar karşımıza çıkan pek çok preküelin aksine, üç filmlik işleyiş boyunca pek çok soru işareti barındıran öykü evrenine dair soruların cevabını verebilmek adına İlk Arınma Gecesi’nin elinde çok önemli fırsatlar bulunduğunu belirtmek gerekir. Peki bu fırsatlar ne kadar değerlendiriliyor dersiniz?

        Dikkatli takipçiler bilir. Film, ilk etapta The Purge: Island şeklinde duyurulmuştu. Bu fikir değişiminin evveliyatında, ABD’nin Staten Adası’nda tertiplenen bir sosyal deneyi odağa alması yatıyordu. Bu noktada seriyi sıkı sıkı takip eden pek çok izleyicinin kafasında; The Belko Experiment ya da The Stanford Prison Experiment gibi yapımların konsepti ile evlendirilecek ve The Purge kültüne dikilecek bir prototip şablon oluşmuştu. Fakat zaman içerisinde DeMonaco, orijin öyküsü kıvamına getirilebilecek yeni fikirlerle İlk Arınma Gecesi filmine giden en kestirme formülü bulmuş oldu.

        Karşımızda her ne kadar bir “devrim” mücadelesi zemini olsa da; filmin bu mücadeleyi, popcorn seyirlik sıfatından kopmamak adına fazlasıyla seyrelttiğini söyleyebilmemiz için kahin olmamıza gerek yok. Amerika’da, iki kanadın da ortadan kalkmasını hedefleyerek seçmen karşısına çıkan The New Founding Fathers of America adıyla çıkmayı hedefleyen siyasi oluşum, kitle hareketine indirgemeden önce 12 saatlik çetrefilli sosyal deneylerine start veriyorlar. Amaç ise; en kemiksiz haliyle yarım gün boyunca tüm kanunların geçersiz sayıldığı bu deneyin, bireye indirgenebilirliğini ölçmek. Elbette bu deneyin sonunda, sıradan vatandaşlara önerilen, 5000 dolar gibisinden, çok da dudak uçuklatmayan miktarda bir ödeme yapılacak. Fakat TNFFA, deneyi biraz daha ileri götürerek, “arınmayı başarabilen” denekler için çok daha fazlasını sunduğunda ise işin rengi, kaçınılmaz bir biçimde değişecek!

         DeMonaco’nun kalemi, her ne kadar ırkçılık saplantısı, iktidar angajesi, iktisadi iğdiş edilme gibisinden, aktüellik konusunda sıkıntı çekilmeyecek tüm konulara ev sahipliği yapacak kapsayıcılıkta görünse de; tüm bu konu başlıklarını elinin tersiyle bir kenara iten ve tüm meseleyi daha ziyade 80’ler estetiği ile perdeye taşımayı hedefleyen bir öykü anlatıcısının alışkanlığıyla işliyor. Bu seri için bir geri adım değil. Nitekim DeMonaco’nun öyküyü ele alış biçimdeki yumuşaklık ve muğlaklık daha ilk filmden itibaren serinin kimliğine kazınmıştı. An itibariyle dördüncü halkasına ulaşmış bir yapımdan çok daha radikal hamleler beklemenin doğruluğu epey tartışmalı… Nihayetinde politik söylemler açısından beklenen ağırlığa sahip bir film yok karşımızda lakin hiçbir zaman da böyle bir iddia taşımadığı da bir gerçek!

          İlk Arınma Gecesi, bir orijin hikâyesi olarak vazifesini ne ölçüde yerine getirebiliyor peki? Devrim konusundaki kafa karışıklıkları halihazırda devam ediyor orası kesin! Nihayetinde, serinin bu son halkasını, ilk halkaya bağlamanın evvelinde yola bir iki taş daha kondurmak gerekebilir. Fakat öykü evreninde grafik anlamda soru işareti olarak kalan pek çok şey cevap buluyor. Mesela Rob Zombie’nin Halloween güzellemesinde Myers’ın maskesinin, ana karakter ile buluşmasının ağırlığı ne ise; burada da Purge Kültüne kimlik katan maskelerin ortaya çıkış amacını görüyoruz (Tamam kabul edelim, sebepleri tahmin etmek için zihninizi fazla fazla yormanıza gerek yok ama klişenin işletiliş biçiminin başarılı olduğunu da pekala söyleyebiliriz).

          Yönetmen DeMonaco, serinin bu dördüncü halkası ile birlikte koltuğu ilk defa başka bir isme bırakıyor. Prömiyerini geçtiğimiz yıl Sundance Film Festivali’nde yapmış olan Burning Sands sayesinde arenaya hiç de fena sayılmayacak bir giriş yapan Gerard McMurray; ikinci uzun metrajlı filmiyle, bir takım gerilimseverin kültü arasına yerleşen, müridi bol bir yapımı sırtlama riskine giriyor. Neyse ki ilk sinemasal talimiyle akrabalık bağları yüksek bir yapım olması, bireysel becelerini sergilemesi için de nefes açıcı işlevi görmüş diyebiliriz. Filmin gerilim ve aksiyon dozajı, meraklılarını büyük oranda tatmin edecek gibi görünüyor.

          Nihayetinde, İlk Arınma Gecesi özellikle serinin meraklıları için öykü evrenine yeni katmanlar eklemeyi başaran bir yapım orası kesin! DeMonaco’nun, ilk filmden bu yana tutturmuş olduğu ritimde herhangi bir eksilme söz konusu değil. Bu bakımdan da serinin en hareketli, hararetli ve adrenalin dozajı yüksek halkası diyebiliriz. Damak zevki bu yönde olanları büyük ölçüde tatmin etmeye yetecektir. Fakat her şeye rağmen bir orijin hikâyesi olarak kendisinden çok fazla şey talep etmek acımasızlık olabilir!

        

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    • ÖMER
      Tamam bir eleştiri yazısı, okumayı da seviyorum bu eleştiri yazılarını, sinema diline hakim olmadığımı da biliyorum ama hem sanat için hem toplum için cümlelerin bu kadar anlaşılmaması sadece beni mi rahatsız ediyor. Beyazperde editörlerine nacizane önerim eleştiri yazılarını yayınladığınız yazarlara yazılarında daha açıklayıcı bir dil kullanmalarını rica etmeniz. İstediği terminolojik kelimeleri kullansın yazar ama filmi izlemeden ya da izleyip kendince düşünceler içerisine giren izleyicileri bu kadar yoğun anlaşılamaz cümleler ile ( cahil yerine koymak istemediğini herkes biliyor) cahilmiş gibi hissettirmesinin bir anlamı ve kazanımı yok.
    • ÖMER
      Bu noktada seriyi sıkı sıkı takip eden pek çok izleyicinin kafasında; The Belko Experiment ya da The Stanford Prison Experiment gibi yapımların konsepti ile evlendirilecek ve The Purge kültüne dikilecek bir prototip şablon oluşmuştu. Bu cümlede geçen yapımları bilmiyorum ama anlatılmak istenen düşünce, böyle bir cümleyle kime, ne anlatmak istiyor bunun basit anlatımını yazmak suç mu?
    • Eren A
      Süperdi kesinlikle öneririm yarın 2.kez izlicm
    Back to Top