Hesabım
    Atölye
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    2,5
    Geçer
    Atölye

    Bir suç öyküsü kurgulamak

    Yazar: Ali Ercivan

    Atölye’nin (L’atelier) ilk dakikalarında, yönetmen Laurent Cantet’nin Altın Palmiye kazandığı Sınıf (Entre les murs) filminin alanına döndüğünü düşünüyoruz. Bu kez Marsilya yakınlarında bir kentte, yaz tatilinde yaratıcı yazarlık atölyesine katılan bir grup gencin arasına giriyor kamerası. Başarılı bir yazar olan eğitmenleri, onlardan bir suç romanı, bir polisiye kurgulamalarını bekliyor. Gençlerle eğitmen arasında bir polisiye öykünün nasıl kurulacağına dair başlayan diyalog, film boyunca anlatının dinamiklerini kendi içinde tartışmaya devam eden bir üstkurmaca, metakurmaca oluşturuyor.

    Atölye’nin Sınıf’tan ayrıldığı nokta, gençlerden biri olan Antoine’a odaklanmasıyla başlıyor. Antoine’ın önce atölyedeki diğer gençlerin görüşlerine agresifçe muhalefet edişi, ardından kendi kurduğu öykülerdeki rahatsız edici şiddet ve ırkçılık dozu, eğitmen Olivia’nın bu öğrenciden sadece işkillenmesine değil, ürkmesine de yol açıyor. Antoine, atölyedeki müslüman gençlere karşı önyargılı, saldırgan bir tutum içinde. Bunu sırf ortamı provoke etmek için mi yapıyor, yoksa genç çocuğun içinde hınçla karışık bir ırkçılık mı yatıyor? Olivia’nın çözmeye çalıştığı soru bu. Ve bütün bunları, yeni polisiye romanı üzerinde çalışırken, kendine de malzeme ediyor.

    Antoine’ın kendi arkadaş çevresi, etnik çeşitlilik içermiyor. Issız bir adaya gidip silahla ateş talimi yapıyor, radikal sağ görüşlü fikir insanlarının etkinliklerine katılıyor, bütün bunların görüntülerini sosyal medyada paylaşarak durdukları noktayı dünyaya haykırmaktan da çekinmiyorlar. Kalan vakitleriyse içmek, dans etmek, eğlenmekle geçiyor. Bir de bilgisayar oyunlarıyla... Atölye’nin en hayal kırıklığı yaratan tarafı, şiddete meyilli, amaçsız ve kolay manipüle edilebilir bu gençleri şiddet içerikli bilgisayar oyunları üzerinden tanımlamak kolaycılığına kaçıyor olması aslında.

    Halbuki Antoine’ı ve temsil ettiği kesimi yaşadıkları kent üzerinden tanımlamak çok daha zengin bir malzeme. Geçmişte bir liman kenti olan La Ciotat, çeyrek asırdır atıl, işlemeyen bir sayfiye yerine dönüşmüş. Amaçsız, boşlukta salınan yeni bir nesil var. Ülkelerindeki, dünyalarındaki yerlerini bilmiyorlar. Bu da onları nihilizme ya da öfkeye itiyor. Film, bu temaları işlediği anlarda ilgi çekici.

    Atölye giderek Antoine ve öğretmeni Olivia’nın birbirlerini karşılıklı olarak gözetlemeye başladığı bir entrikaya yöneliyor. Bir tür polisiye, gizem anlatısına. Bunun oyuncaklı bir katman olarak Laurent Cantet ve filmlerini genelde beraber yazdığı Robin Campillo’nun ilgisini çektiği muhakkak. (Campillo’yu geçtiğimiz yılın önemli filmlerinden Kalp Atışı Dakikada 120’nin yönetmeni olarak da tanıyoruz.) Ancak mesele bir silahlı kaçırma boyutuna taşındığında, bunun ikna edici olduğunu söylemek güç. Bütün o sekansı karakterlerden birinin kurguladığı bir suç öyküsü olarak görmek tercih edilebilir belki. Fakat film orada izlediklerimizin gerçekten yaşanmadığına dair bir işaret vermiyor aslında ve böyle bir üslubu iki saatin geneli boyunca da taşımıyor. Böyle bir olayın üstüne Antoine’ın son yazdıkları da tam yerine oturmuyor. Açıkçası, Atölye kurmaya çalıştığı katmanlı yapıyı inandırıcı ya da etkili bir şekilde inşa edememiş (ya da en azından sonuna dek taşıyamamış) bir deneme olarak akılda kalıyor.

    Twitter: aliercivan

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    Back to Top