Hesabım
    Babamın Ceketi
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Babamın Ceketi

    Babam V. Tüm Dünya

    Yazar: Misafir Koltuğu

    Bir babanın sevdikleri için neler yapacağına şahit olabileceğiniz binlerce film izleyebilirsiniz. Ama, bir babanın sevdiklerinin zarar görmemesi için “neler yapamayacağına” şahit olmanız her zaman yaşayabileceğiniz bir şey değil. Müfit Can Saçıntı, Mert Turak, Uğur Demirpehlivan, Ünal Yeter, Erkan Can ve Elif Nur Kerkük’ün canlandırdığı karakterler üzerinden ilerleyen hikayede, hem bireysel hem toplumsal konuların eşit biçimde ele alındığını görüyoruz.

    Ferhat ve Aslıhan evlenmek isteyen bir çifttir. Ama dünya üzerinde hangi coğrafyaya giderseniz gidin, birbirinize olan sevginizden önce size sorulacak olan bir soru vardır: “Paran var mı?” Babamın Ceketi’nde bu soru dümdüz sorulmuyor tabii. Konu Ferhat’ın işinin olup olmamasına çevriliyor. İbrahim ve Ferhat bunun üzerine binlerce şirketle onurlarını hiçe sayarak iş görüşmesine gider ve elleri her seferinde bomboş dönerler. Buraya kadar her şey klasik Türk dizisi senaryosu gibi görünüyor, değil mi? Zaman zaman o kıvamda ilerlediği olmuyor değil; ama bir yapım Müfit Can Saçıntı’nın kaleminden çıkınca işlerin değişmesi an meselesi oluyor. Sistem karşıtı ruh, en basit senaryoya bile işleyebiliyor. En klişe olduğunu düşündüğünüz sahnenin hemen ardından sizi şaşırtan bir sürpriz karşınıza çıkıp sizi şaşırtıyor.

    Türkiye topraklarında yaşayan orta sınıf, kıt kanaat geçinen ama onuruyla yaşamaktan da vazgeçmeyen, yani klasik aile yapısını tasvir eden Babamın Ceketi’nde, aile olmanın değerleri yeniden masaya yatırılıyor. Ama hikaye bundan biraz daha karmaşık. En değerli maddiyatlarının maneviyat olduğu bir ailede, maneviyatlarının korunması için bir babanın onurunu hiçe sayması bu karmaşık durumlardan biri. Buna kısaca “fedakarlık” diyebiliriz. Hiyerarşik yapının üstünde yer alan herkesin ondan istediklerini yaparak ailesini koruyan birinin en büyük hayal kırıklığı da, bu fedakarlıkların sonuçsuz kalmasıyla ortaya çıkıyor. Bugüne kadar kendi karakterinizi hiçe sayıp yalnızca sevdiklerinizin yararına bir şeyler yaparak hayatınızı sürdürseydiniz ve bunların bir hiç uğruna olduğunu öğrenseydiniz ne olurdu? Burada tüm suçun Ferhat’a ait olduğunu söylerdiniz büyük bir ihtimal ile. Ama filmin klişe olmasını engelleyen en büyük özelliği burada devreye giriyor. Hiç beklemediğiniz uzun repliklerle gelen sistem eleştirileri sayesinde film kendi ruhunu keşfediyor.

    Tüm bu anlatılanlara bakarsanız, Babamın Ceketi’nin saf bir dram olduğu sonucuna varabilirsiniz, ama kesinlikle değil! Dram ve komedi türlerinin arasında mekik dokuyan filmdeki komedi niteliği taşıyan sahneleri izlerken derin bir rahatlama anlamı taşıyan nefes çekebilirsiniz. Çünkü, Türkiye Sineması’nda komedi filmi denildiğinde son zamanlarda akıllara pek de iyi şeyler gelmiyor. Ama Babamın Ceketi’nde edinilen Yeşilçam esintisiyle bu klişe de kırılıyor. Özellikle Ayşen Gruda, Ahmet Arıman ve Tuncay Akça, o Yeşilçam esintisinin bize kadar gelmesinde yardımcı rol üstleniyor. Diğer bir yandan filmde kısa bir süreliğine görünen ama akıllarda güldürmesiyle rahatlıkla kalmayı başaran Sami Aksu da takdiri hak edenler arasında yerini alıyor.

    Her filmde olduğu gibi Babamın Ceketi’nde de eksi yönler bulunuyor. Bazen dram dozunu fazla kaçırması bu eksilerin en büyüğü. Ama tüm artı ve eksi yönleriyle karşımızda istediği mesajı veren ve seyirciden istediğini alma kapasitesine sahip bir film duruyor.

    Yazar: Özlem Yenilmez

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    • BULENT
      5+ ?
    • wimpergemini14
      BLNTKRS 5+
    • BULENT
      Gişesi ne olursa olsun biz gurur duyulacak bir film yaptık.Gelip izlediğiniz için çok teşekkür ederiz. Cümle İzmir buluşmasında M.Can SAÇINTI tarafından salondaki seyirciyle sohbet esnasında soylendi. Box office deki seyirci miktarına bakınca gerçekten şaşırıyorsunuz. Soylendiği gibi zaman içinde herkesin çokça konuşacagı, TV'lerde yüksek reytinglerle yerini alacak, cogunlugun birkaç kez izleyeceği bir film olarak yerini alacak. Bazı şeyler vardır ki devamı için bir şeyler yapmak temelinde bir sorumluluk meselesidir. İyi bir yazarın kitabını almanız sonrasında yazmaya devam etmesi için bir sorumluluk meselesidir mesela, iyi bir ses sanatcısının albumunu almak ya da konserine gitmek bir sorumluk meselesidir devamı gelsin diye. Ya da yayın hayatını devam ettirebilsin diye bir gazeteyi gunluk olarak almak gibi. Demem o ki daha sonra evinizde kahkalarınızın gözyaşlarınıza karışarak muhtemelen defalarca izleyeceginiz bu filmi evde degil sinemada izlemek, bu insanlar bu filmleri yapmaktan vazgecmesinler diye sizin için de bir sorumluluk meselesidir. Bir düşünün derim ;)
    Back to Top