Hesabım
    Dünyanın En Kötü İnsanı
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    4,0
    Çok İyi
    Dünyanın En Kötü İnsanı

    "Romantik komedi sevmeyenler için, nordik bir romantik komedi"

    Yazar: Hande Kara

    Yazı filmle ile ilgili yer yer sürprizbozan / spoiler içerebilir.

    Joachim Trier’in 2006’da Reprise (Tekrar) başlayan, 2011’de Oslo 31 August ile devam eden üçlemesinin son halkası The Worst Person in The World (Dünyanın En Kötü İnsanı), ülkemizde gösterildiği birkaç festivalin ardından nihayet vizyonda. Norveç'in Oscar adayı olan ve Cannes’da başrol oyuncusu Renate Reinsve’ye En İyi Kadın Oyuncu ödülünü getiren film, romantik komedi sevmeyenler için nordik bir romantik komedi. 

    Trier’in üçlemesinin ilk iki filminin aksine bu kez başrolde, yakında 30’una basacak olan genç bir kadın olan Julie’nin hikayesini izliyoruz. Bir tıp öğrencisi olan Julie, hala hayattan ne istediğine tam olarak karar verememiş, gitgeller yaşayan oldukça renkli bir karakter. Birden psikoloji okumaya karar veriyor, hemen ardından aslında fotoğrafçı olmak istediğine. Julie hayatını sorgulamaya başladığında onu, kendisinden 15 yaş büyük grafik tasarımcı Aksel (Anders Danielsen Lie) ile bir ilişki yaşarken buluyoruz. Aksel’i seven ancak hayattan beklentileri uyuşmadığı için ilişkisinde sorunlar yaşayan Julie, bir gün bir partide gizemli bir adamla tanışıyor ve sürpriz bir şekilde geceyi birlikte geçiriyorlar. Sabah olduğunda herkes yoluna giderken, bu birbirlerinin adını bile bilemeyen iki insanın tekrar karşılaşma ihtimali bizi filme iyice bağlıyor. Evet karşılaşıyorlar da, hatta bir aşk da yaşıyorlar. Ancak doğru insan / yanlış zaman durumu, Julie’nin neredeyse bütün ilişkilerine sirayet ediyor ve onu bu iki insanla da mutlu sona vardırmıyor. Çünkü her şey kendi zamanını bekliyor.

    Julie’nin hayatının dört senesine tanıklık ederken, Trier’in yer yer gerçeküstü anlatıcılığının tadını çıkarmak kalıyor bize. Julie bir sabah uyanıyor ve kendini pijamalarıyla sokaklara vuruyor. Ve işte o an, kelimenin tam anlamıyla zaman duruyor ve Julie kararını verdiğinde dünya dönmeye devam ediyor. Size de böyle olmaz mı? Kendiniz için önemli kararlar arifesindeyken, dünyada olan biten hiçbir şey sizi ilgilendirmez ama kararınızı verdiğinizde, dünya da size ayak uydurur ve dönmeye devam eder.

    Joachim Trier deyince elbette akla hemen bir dış ses geliyor ki, bu filmde de dış sesin yokluğunu hissetmiyoruz. Bir prolog bir epilog ve 12 bölümden oluşan iki saatlik bu filmde, Trier’in üçlemenin bu son halkasında seçtiği renkli yol, 30 yaş krizi yaşayan birçok insana ilham verebilecek renkte. Yer yer Frances Ha havasını soluyabileceğiniz, ancak çok daha umut dolu bir karakter var karşımızda. Hatta bu iki karakter tanışsaydı, eminim çok iyi anlaşırlardı. Joachim Trier ve Eskil Vogt, Julie'nin hayatını bize ilişkiler üzerinden sunsa da, onu sadece bir aşk kadını olarak sınırlandırmıyor. Çünkü Julie'nin tek sorunu ilişkiler değil, kaotik hayatı, kariyer, okul, iş, aile. Elbette burada Reinsve'nin oyunculuğundan da bahsetmeden geçemeyeceğim. Onun, o çabasız güzelliğinin altındaki duygu değişimlerini izlemek büyük keyifti. 

    Julie’ninki de üçlemenin diğer filmleri gibi bir varoluş sancısı, kendini bulma ve cesaret hikayesi aslında. Biz kendimizi ararken, her şeyin de kendi zamanını beklediğini nasıl güzel anlatıyor film. Ve şu soruyu sorduruyor; “Kendimizi bulmaya çalışırken yaptığımız seçimler, bizi dünyanın en kötü insanı yapar mı?” Hayır yapmaz, yapmamalı. Çünkü herkes, yaşadığı her ilişkide bir başkası, kendimizi tekrar etmiyoruz. Temel özelliklerimiz değişmese bile, karşımızdaki kişiye göre şekillenen yeni bir ben çıkıyor içimizden. Daha sevecen olabiliyoruz, daha anlayışlı olabiliyoruz. Tam tersi daha çekilmez, ters bir insan da olabiliyoruz. İnsan ilişkileri de etki ve tepki üzerinden şekilleniyor ve beklentilerimiz sürekli değişiyor. Sizde kötü anılar bırakan eski sevgiliniz, yeni sevgilisiyle çok mu mutlu? Çünkü onlar aynı zamanda, aynı şeyleri istediler. Ya da çocuk istemeyen siz, bir sonraki ilişkinizde fikrinizi mi değiştirdiniz? Çünkü sizin için doğru zamanın, doğru insanla bir araya geldiğini düşünüyorsunuz. Ve bence yanlış zamanda gelen doğru insan kadar, kötü bir insan yoktur hayatta. İşte dünyanın en kötü insanı odur.

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    Back to Top