Hesabım
    Körleşme
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    2,5
    Geçer
    Körleşme

    Körleşmeyelim!

    Yazar: Banu Bozdemir

    Kısa filmi Homo Politicus ile 2015 yılında karşımıza çıkan yönetmen Hacı Orman ilk uzun metrajı Körleşme’de ameliyatla gözleri açılan kör bir adamın yaşadıklarını anlatıyor. Filmin yönetmenin ilgi odağında bir konu olduğu aşikar, çünkü karşımızda içselleştirilmeye yatkın, detaylarda anlama durumundan çok bir yaşama durumu mevcut. Biraz araştırınca yönetmenin görme engelliler için ülkemizde yayımlanan ilk kültür sanat dergisi Konuşan Dergi’nin kurucu yayın yönetmenliğini yaptığını öğreniyoruz. Karşımızda dayatılmış görme algısına, dayatmalara direnen bir adam var demek isterdim ama film o çıkış noktasının hakkını ne yazık veremiyor. Tabii yönetmen çizgiyi öyle bir kurmuş ki, Sinan görme duygusuna mı direniyor, yoksa alışkanlıklarını bırakması için tepesinde biriken baskılara mı? Tabii ki ikisi aynı yere çıkıyor çoğu zaman ama Sinan’ın çabalarıyla ortaya çıkan sonuç keskin bir biçimde ayrılıyor. Yönetmen de kendisine buradan bir açılım ve yol sağlamaya çalışıyor.

    Sinan’ın entelektüel körlüğü ve sonrasında gözlerinin açılması en çok karısıyla ve sonrasında arada sırada içtikleri arkadaş grubuyla olan ilişkilerini etkiliyor. Sinan görmezken her şey daha yolunda ilerliyor, reddettiği görme olgusu birtakım şeylerin su yüzüne çıkmasına sebep oluyor, grupta gerginlikler başlıyor. Tabii nedense aydın masası kurma ve entelektüel muhabbet yaptırma konusunda yönetmenlerimiz çok başarılı değil. İçkiyle harmanlanan ve dışarı fışkıran başarısız, gergin iç dünyaları deneyimlemekten seyirci olarak bizim de içimiz çıktı! O yüzden o masanın etrafında fazla dolanmadan Sinan ve Nilgün arasındaki çatışmaya odaklanmakta fayda var diye düşünüyorum. Orada da gerçeklerle yüzleşen ama çıkarsayabildiği tek şey karısının kendisini aldattığı hissiyle kıvranan bir adam. Paranoyasından pek öteye taşınamıyoruz ne yazık! Aslında birçok filmde olduğu gibi çıkış fikri iyi ama açımlanamadığı için hep beraber bir girdap etkisi yaşatıyor.

    Beklentiler dünyasıyla çevrelenen Sinan yazamaz, karısına dokunamaz, yapamaz edemez bir kişiliğe ve en önemlisi de paranoyak bir adama dönüşüyor. Tabii genelde bu kırılmaları gerçek hayatta biraz fazla bulduğum için filmde de fazla buluyorum. Sinan’ın anlayışlı karısı Nilgün’ün doğum kontrol hapı kullanması Sinan’ı inanılmaz etkiliyor. Kendisini güvenilmez, çocuk yapılamaz, dirlik düzen kurulamaz bir adam kategorisine ittirip, orada kendisine acınası bir dünya yaratma çabasına düşüyor. Görme olgusu onu pasifleştiriyor. Aslında dediğim gibi  iyi bir çıkış noktası var ama konuyu sırtlanamayan ve uzadıkça uzayan bir kısa film havası da var bir yandan!

    Körleşme’nin içsel mekanizmaları harekete geçiren, çatışmaya hevesli yanları anlaşılır duruyor ama filmin entelektüel havuzunu doldurma çabası yoruyor. Hatta meyhane muhabbetinde özellikle küfürbaz, aşağılayıcı bir ton kullanıyor yönetmen. Belki de aydın bunalımından o da bıkmıştır diyeceğim ama Varlık’ı o masaya hem sevdiği kadını hem de zamanın ruhunu kaybetmiş, küfürbaz bir adam olarak koyuyor. Yani ne masadaki muhabbetler ne de Sinan’ın görme olgusuna direnmesi seyirciyi pek sarmıyor… Ve erkeklerin her şeyle sarıp sarmaladıkları, varoluş bunalımları da artık ağzımızdaki acı tadını arttırıyor.

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    Back to Top