Nickel Boys
BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
3,0
Ortalama
Nickel Boys

Amerikan rüyasından sıkılanlar için, biraz da Amerikan kâbusu…

Yazar: İdil Hazal Acar

Colson Whitehead’in aynı adlı romanından uyarlanan “Nickel Boys”, 2024 yılının en dikkat çeken filmlerinden biri olarak öne çıkıyor. Yönetmen koltuğunda RaMell Ross oturuyor ve belgeselci kökenleri sayesinde filme kendine özgü bir gerçekçilik katıyor. Ross, “Hale County This Morning, This Evening” belgeselindeki şiirsel anlatımını kurmaca filminde de sürdürmüş ve “Nickel Boys”un sert, sarsıcı hikâyesini olabildiğince dürüst ve etkileyici bir şekilde beyaz perdeye taşıyabilmiş.

Amazon MGM

Hikâye, 1960’ların Amerika’sında, Florida’daki bir ıslahevinde geçiyor. Elwood Curtis (Ethan Herisse) adlı çok başarılı, siyahi bir genç, üniversiteye gitmeye hazırlanırken yanlışlıkla çalıntı bir arabaya binmesi sonucu büyük bir haksızlık yaşayarak Nickel Akademisi isimli ıslahevine gönderilir. Elwood’un buraya gelmeden önceki yaşamı, Martin Luther King’in pasif direnişine duyduğu inançla şekillenmiştir. Ancak Nickel Akademisi’nde geçirdiği günler, adalet ve insanlık onuruna dair beslediği idealleri her gün biraz daha aşındırır. Burada tanıştığı Turner (Brandon Wilson) ise daha gerçekçi, hayatta kalmaya odaklı bir karakterdir. Elwood ve Turner’ın zıt bakış açıları, filmin temel dramatik çatışmasını oluşturuyor. Elwood’un idealleri mi yoksa Turner’ın pragmatizmi mi kazanacak? Filmin en çarpıcı yanı, bu sorunun tek bir doğru cevabı olmadığını göstermesi...

Nickel Akademisi, Amerika’nın karanlık tarihine ışık tutan kurumlardan yalnızca biri. Film, gerçek hayatta Dozier Islah Okulu’nda yaşanan sistematik istismar ve şiddetten ilham alıyor. Buradaki öğrenciler, eğitim adı altında sistematik bir şekilde işkenceye maruz kalıyor ve çoğu kayıplara karışıyor. İlerleyen yıllarda ise kaybolan öğrencilerin gömülü olduğu araziler keşfediliyor. Nickel Boys, ABD'de 60'lı yıllardaki sistematik baskıyı ve ırkçılığı yalnızca yüzeysel bir anlatımla geçiştirmek yerine, bireylerin psikolojisine odaklanarak anlatıyor. Karakterlerin yüzlerindeki acıyı, korkuyu ve belirsizliği gözlemlemek bile, izleyiciyi derin bir huzursuzluk hissine sürüklüyor.

Ross, filmde görsel anlatımı bir tür bilinç akışı tekniğiyle harmanlamış. Filmin bir kısmı Elwood’un gözünden anlatılıyor ve bu da izleyicinin empati kurmasını kolaylaştırıyor. Bazı sahnelerde ise, Turner’ın perspektifine geçiş yaparak hikâyeye çok katmanlı bir derinlik kazandırıyor. Örneğin, Elwood’un ilk kez Nickel Akademisi’ne geldiği sahne, geniş açılar ve uzun planlarla çekilirken şiddet sahnelerinde daha dar çerçeveler ve sarsıntılı kamera kullanılmış. Bu seçim karakterlerin psikolojisini izleyiciye doğrudan yansıtmakta başarılı olmuş.

Filmin renk paleti ise nostaljik ama bir o kadar da kasvetli. Pastel tonlar, 1960’ların atmosferini yansıtırken, gece sahnelerinde baskın olan koyu mavi ve kahverengi tonlar karakterlerin sıkışmışlığını ve çaresizliğini hissettiriyor. Ross’un belgeselci bakış açısı, filmdeki detaycılığın en büyük nedenlerinden biri. Özellikle arşiv görüntülerinin ve döneme ait radyo ses kayıtlarının kullanımı, filmin tarihsel bağlamını güçlendiren unsurlar arasında.

Oyuncuların performansları, “Nickel Boys”un en güçlü yönlerinden biri. Herisse, Elwood’un naif ama idealist ruhunu başarıyla yansıtıyor. Onun, giderek umutlarını yitirdiğini görmek, izleyici açısından yürek burkan bir deneyim haline geliyor. Brandon Wilson ise Turner karakterine kattığı soğukkanlılık ile mükemmel bir denge unsuru oluşturuyor. İkili arasındaki kimya, filmin dramatik yoğunluğunu artıran önemli bir faktör. “Nickel Boys”, 2025 Oscar Ödülleri'nde En İyi Film ve En İyi Uyarlama Senaryo dallarında aday gösterildi. Her ne kadar ödül kazanamamış olsa da; En İyi Film adaylığı, filmin yalnızca hikayesiyle değil, sinematografik başarısıyla da dikkat çektiğini gösteriyor.

Ancak film, Colson Whitehead’in romanına sadık kalmaya çalışırken sinemaya özgü dramatik yapıyı tam anlamıyla kullanamıyor. Özellikle kitaptaki çift zamanlı anlatımın filme tam olarak yansıtılamadığını düşünüyorum. Geçmiş ve şimdiki zaman arasında gidip gelen bir kurgu, hikâyenin etkisini artırabilirdi ancak şimdiki zaman filmde çok kısa yer kaplıyor. Bununla birlikte en büyük eksikliklerden biri, yan karakterin çok yüzeysel kalması… Turner, Elwood’un hikâyesinin önemli bir parçası olsa da, onun geçmişine dair daha fazla detay verilseydi, karakteri daha derinlikli hissedebilirdik. Benzer şekilde, Nickel Akademisi’nin yöneticileri ve öğretmenleri, tek boyutlu “kötü adamlar” olarak resmedilmiş. Gerçek hayatta ırkçılığın ve şiddetin bu kadar basit bir iyi-kötü dikotomisine indirgenemeyeceğini düşünürsek, filmin bazı noktalarının daha gri tonlara sahip olması gerektiği söylenebilir.

“Nickel Boys”, baştan sona oldukça ağır ve yorucu bir atmosfere sahip ve neredeyse hiç soluklanma alanı sunmuyor. Elwood’un başına gelen talihsizlikler, dramatik etkiyi artırsa da, film boyunca bu kadar kesintisiz bir karanlık içinde olmak filmi takip etmeyi zorlaştırıyor. “12 Years a Slave” veya “Moonlight” gibi filmler, ağır konular işlerken bile arada nefes alma alanları yaratabilmişti; "Nickel Boys" ise tamamen kasvetli bir yapıya sahip. Bunda Ross’un belgesel geçmişinin de etkisi olsa gerek. Film görsel olarak etkileyici olsa da, bazı sahnelerin gereğinden uzun sürdüğü aşikar. Özellikle doğa görüntüleri veya karakterlerin sessizlik içinde düşünmeye daldığı anlar, filmin temposunu yavaşlatıyor. Bazı izleyiciler için fazla meditatif ve durağan gelebilir.

Tüm kusurlarına rağmen “Nickel Boys”, güçlü bir film ve izlenmeyi izlenmeyi hak ediyor. Daha dinamik bir kurgunun filmi çok daha çarpıcı hale getirebileceğini söylemeliyim. Yine de teması ve sürpriz finaliyle uzun süre akılda kalacak bir yapım olduğu kesin.

İdil Hazal ACAR

Daha Fazlasını Göster