Hesabım
    İtalyan İşi
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    İtalyan İşi

    Amerikan Tarzı <b>İtalyan İşi</b>

    Yazar: Orkan Şancı

    Eğer 60’lı ve 70’li yılların ünlü filmlerinden birini uyarlayıp yeniden çekiyorsanız, bir başyapıt yaratmaya çalışmak, zaten aklınızın ucundan bile geçmez. Friday (1995), Set It Off (1996) gibi 'siyah' filmlerin ve hatta çok sevdiğim The Negotiator (1998) yönetmeni Gary Gray, bu durumu kavrayacak kadar akıllı bir isim elbette.

    1969 yapımı The Italian Job ile yeni film arasında, 'yeniden çevrim' tanımını haksız bırakacak kadar büyük farklar var. Bir kere ilk film, İtalya’nın Torino kentindeki soygunu anlatırken yeni filmde sadece girişte İtalya’ya gidiliyor ve hırsızlık da Venedik’te gerçekleştiriliyor. İlk filmde trafik sıkışıklığı Torino’da kullanılırken yeni filmde bu yöntem, ekip tarafından Los Angeles’a taşınıyor. Her iki filmde de çalınacak şey altın, ancak yeni filmde işin içinde bir de intikam duygusu var.

    Dünyanın, 'suratı en akılda kalıcı' aktörlerinden Donald Sutherland’in oynadığı John Bridger, sadece usta bir kasa açıcı değil, ekip için bir baba figürü aynı zamanda. Kızını (Charlize Theron) ihmal ettiği için üzüntü duyan ve bu eksikliği belki de, ekibin genç beyni konumundaki Charlie Croker (Mark Wahlberg)’ı oğlu yerine koyarak kapatmaya çalışan yaşlı bir kurt. Babalarının, ekibin sinsi üyesi Steve (Edward Norton) tarafından öldürülmesine tanık olan ve kendileri için hazırlanan sondan kılpayı kurtulan ekip üyelerinin içini müthiş bir intikam duygusu kaplıyor. Tabii karşılığında, 'hayalgücü eksik' Steve’in harcamaya vakit ve yer bulamayacağı kadar külçe altını geri almak da cabası. Akıllıca bir plan yapılıyor, bir şekilde işler yolunda gidiyor ve ekip, hem Steve’e dersini veriyor (Norton, The Score’dan sonra bir kez daha kaybediyor), hem altınları (bir daha) çalıyor, hem de hayallerini gerçekleştiriyor.

    Farkındaysanız karşımızda, suç işledikleri halde bir türlü kızamadığımız, aksine başarılı olmalarını istediğimiz bir grup genç insan var. Başroldeki Mark Wahlberg (bir dönemin asi rapper’ı Marky Mark), çok isabetli bir tercihle perdede olabildiğince sempatik çizilmiş. Ekibin beyni olmasına karşın kimseye üstünlük taslamıyor, onlarca kişiyi dövmüyor, filmin 'arzu nesnesi' kadın karakterini daha ilk günden baştan çıkarmaya çalışmıyor. Bu tercihleri yapan isim, yönetmen Gray elbette. İlk filmin ukala Charlie Croker(Michael Caine)’ına göre böyle bir karakteri tercih etmesi çok isabetli olmuş. Dahası ekibin geri kalanı için de rahatlıkla benzer ifadeler kullanabiliriz. Karakterlerin geçmişini aydınlatan geriye-dönüşler sayesinde Mos Def’in oynadığı bombacının lakabının neden 'sol kulak' olduğunu, bilgisayar dehası Lyle’ın Napster takıntısını ve yakışıklı Rob’un arabalı takiplerdeki tecrübesini bir çırpıda kavrıyoruz. Gerçi Napster esprisi, haddinden fazla tekrar edilmiş gibi geldi ya, neyse. Ekibin kimseye silah doğrultmaması ve işlerini tereyağından kıl çeker gibi, ya da asıl deyişle İtalyan İşi halledişleri de seyirciye keyif veriyor.

    Ekip arası dayanışmaya yakışmamak bir yana, tutup ekibin ruhani liderini öldüren Steve rolünde karşımıza, Oscar adayı büyük oyuncu Edward Norton çıkıyor. Milyon dolarlık tazminatı ödememek için anlaşması gereği çekimlere zoraki katılan Norton, şaşırtıcı şekilde, beklenenin üzerinde bir performans göstermiş. Her zamanki aksanlı İngilizcesi ve 'kötü' bakışları sayesinde genç oyuncu, yer almak için can atmadığı bir filmden dahi yüzünün akıyla çıkmasını bilmiş. Filmin en önemli oyuncularından biri de mini Cooper’lar elbette. 30 yıl sonra bu kez Los Angeles sokaklarında ortaya çıkan bu dizayn harikası minik araçlar, araba fetişistleri için ayrı birer cazibe merkezi.

    The Italian Job, kolay izlenir ve eğlenceli bir soygun filmi. Bu nedenle, 1969 versiyonundan eksiği yok, fazlası var. 'Oldies are goldies' düsturuyla hareket edip bilip bilmeden herşeyin eskisine rağbet edenleri boşverin, bu film gayet iyi, çünkü vaat ettiklerini yerine getiriyor. Bizeyse, Antoine Fuqua ile birlikte önemli bir çıkış içerisinde olan siyah yönetmenlerden Gary Gray’in bir sonraki filmini beklemek düşüyor.

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    Back to Top