Hesabım
    XXX 2
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    1,5
    Kötü
    XXX 2

    Asıl Tehdit Kim?

    Yazar: Orkan Şancı

    Bazı filmler vardır, gişeye oynadıkları baştan bellidir ve sinemasal açıdan büyük beklenti içine sokmaz sizi. Bu yüzden, bir iki saatliğine gerçek yaşamı ve onun getirdiği sorunları

    unutturan bir film izlemişseniz, kendinizi şanslı sayarsınız. Ve eğer "klişe olması önemli değil eğlendirsin yeter" uydurmacasına kanıp yeni XXX filmine gitmemişseniz, siz gerçekten de şanslı bir insansınız.

    Serinin ilk filmi Yeni Nesil Ajan, başarılı başrol oyuncularına, teknik yönden mahir bir yönetmene, üstelik de isabetli bir fikre sahip olmasına karşın, eleştirmenlerce başarılı bulunmamıştı. Ama fikir iyiydi ve aynı şeyi bir kez daha denemeye değerdi. Ne var ki bu kez karşımızda ilk filmin mirasına ihanet eden, yeni nesil ajan Xander Cage'i reddeden, ama bunu niye yaptığını bile bilmeyen bir pelikül kazası var... Sektörün ihtiyacı olduğu düşüncesiyle sürekli desteklememize rağmen, çok acı ama söylemeliyiz ki, 110 milyon dolarlık ucuz bir film karşımızdaki. Tek iyi yanı, bitmesi...

    Yeni Zelandalı yönetmen Lee Tamahori, Başka Gün Öl ile James Bond filmi çekmiş isimsiz yönetmenler kervanına katılmışken, kendini bir anda, bu kez Bond'un tam zıttı bir ajanı yönetirken bulmuş; ironik... Yığınla efekti sahnelere yerleştirme konusunda çok çabalamış belli ki.

    Ama en çok, "hımbılım ama para bende" kılıklı Ice Cube'dan bir kahraman yaratmaya uğraşırken yorulmuş olmalı. Hip Hop aleminin ağır ağabeyi Ice Cube konusunda, siyasi söylemi dolayısıyla verdiğimiz kredinin de etkisinden olacak, bir parça olsun umutluyduk ama ne yazık ki obez kahraman olayı pek tutacak iş değil. Dövüş sahnelerinde, Ice Cube'dan bir Steven Seagal yaratmaya çalışan yönetmene acıdık sadece. Kurgu masasında epeyce sabahlamış olmalı...

    Hani "evet klişe bir macera filmi ama aksiyon sahneleri güzeldi" dediğiniz filmler olduysa, ortada en azından bir senaryo olduğu doğrudur. Üstelik aksiyon sahneleri başarılıysa, başarılı bir de çekim senaryosu mevcut demektir. Ama XXX 2'ye dönecek olursak, her cümlesi klişe olan bu denli deli saçması bir senaryoya ilk kez tanık olduğumuzu söylemek zorundayız. Şöyle bir bakalım: araba hırsızları Başkan'ı kurtarıyor, hapisten çıkan adamımız koca göğüslü eski sevgilisi(?) ile birlikte olmak yerine patates kızartması ve milkshake'i tercih ediyor, ve durun durun en güzeli de, ABD Başkanı, düşmanlarının kalbini kazanmaktan söz ediyor!.

    Tabii tüm bu anlamsızlık içinde bir yandan Samuel Jackson'ın burada ne aradığını sorguluyor, bir yandan Willem Dafoe'nun kötü adamı oynamadığı filmleri hatırlamaya çalışıyor, bir yandan da, evin elektriği kesik olmasına karşın yeni nesil ajanımızın içinden çıktığı buzdolabının içinde neden lambanın yandığını çözmeye uğraşıyoruz..

    Sinema geride kalan 100 yılda anlatım ve teknik yönden nasıl bir ilerleme sağladı, herkesin malumu. Bu aynı zamanda sinema seyircisinin de gelişmesi anlamına geliyor. Macera, korku, gerilim, romantik, bilim kurgu; hangi tür olursa olsun, herhangi bir başyapıta rastlamış bir seyirci, artık gelişkin bir seyircidir. Yedi'yi izlemiş birini, artık kötü bir kopya izlemek memnun etmez. Seven'daki zeka pırıltısıyla boy ölçüşebilecek filmleri arar gözü...

    Bıçak Sırtı'ndaki atmosferi hisseden seyirci, yeni bir bilim kurguya gitmeden önce artık "kopya"nın ne olduğunu biliyordur, Vangelis'in de ambient müziğinin atası olduğunu... İşte bu gelişkin seyircidir, Yeni Hayat'ın bir reklam projesi olmadığını anlayacak. Ancak belli anlam kalıplarını özümsemiş bir seyirci, Yeni Hayat'ta anlatılanın bir kargo şirketinin reklamı değil, zen felsefesi olduğunu kavrayabilir.

    Durum böyleyken, 110 milyon dolar harcayıp bu denli kötü bir "şey"le karşımıza çıkmaya kimin hakkı olabilir? Bir sanat dalında üretilen her şey "sanat eseri" sayılabilir mi, saygıyı hak edebilir mi? Oyunculara 20 milyon dolar veren sektörün, filmin can damarı olan senaryo konusunda bu denli ketum olması anlaşılır şey mi? Nasıl Hollywood'un en pahalı senaryosu sadece birkaç milyon dolar olabilir, bu denli hayati bir konuyken?

    "En büyük tehdite karşı..." demiş yapımcılar filmin afişinde. Şöyle yanıt verilebilir belki: "doğru, aynaya bakın, en büyük tehdit sizsiniz çünkü."

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    Back to Top