Hesabım
    Daha Yaklaş
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Daha Yaklaş

    Merhaba Yabancı

    Yazar: Orkan Şancı

    Sevdiğinin bir yabancıyla birlikte olması hazmedilir şey mi? Ama sen de yabancıydın ona, tanışıncaya dek. Hayır hayır, bir yabancıyla olmamalı. Hele tanıdığım bir yabancıyla asla.

    Oscarlı yönetmen Mike Nichols ve senaryoyu kendi yazdığı oyundan uyarlayan Patrick Merber, zor işin altından başarıyla kalkmış. Sadece dört kişiden oluşan bir evrene 104 dakika boyunca bakıp da sıkılmamak kolay değil. Nichols, dört ana karakterden başka kimsenin kadrajda önemli yer kaplamadığı bir film çektiğini hissettirmemiş bile izleyene. Ekranı bir anda parlatıp zaman mefhumunu hızlandırdığı gibi, isabetli geriye dönüşlerle de anlatımsal bütünlüğü korumuş. Geçmişte The Graduate, Silkwood ve son olarak TV başyapıtı sayılan Angels In America'yı çekmiş bir yönetmen söz konusu, şaşırmamak gerek. İnsanı asıl hayret içinde bırakan, 74 yaşındaki yönetmenin, oyuncularından her seferinde yüksek performans almayı başarması.

    Yönetmen koltuğundaki ne kadar işinin ehli olursa olsun, sadece dört karakterin yer aldığı bir öyküde oyuncu performanslarının önemi iyice artar. Hemen söyleyelim, Closer, İngiliz aktör Clive Owen'in önüne geleni ezdiği bir film olmuş. Internette yazıştığı kişiyi seksi bir kadın olarak hayal eden, işinden bıkmış dermatolog rolünde Owen öyle etkileyici bir yorum getiriyor ki, 27 Şubat akşamı mümkünse çifte Oscar ile ödüllendirilmeli. Dışavurumcu oyunculuk ekolünden gelen aktör, bazı sahnelerde bu tekniğin ustalarından Nicolas Cage'i andıran tatlar bırakırken, kimi zaman da şaşırtıcı derecede minimalist bir beden diline bürünmüş. Aldatıldığını öğrendiğinde karısına "Beni hiç sevdin mi?" deyişi sanki gerçek bir an.

    Oyuncu performansları demişken, Natalie Portman'ın nihayet kadınsı bir rolde göründüğünü ve kişisel standartları göz önüne alındığında, hayli cesur bir performans sergilediğini belirtelim. Yine de yılın en iyi beş yardımcı kadın oyuncu performansından biri olduğundan şüpheliyim. Diğer iki oyuncu mu? Bilmem, dikkat etmedim.

    İrlandalı şarkı yazarı Damien Rice'ın 2001 yılına ait romantik bestesi The Blower's Daughter ile açılıyor film. Hit radyo istasyonlarının at gözlükleri nedeniyle kaçırdığı bu şarkı, akıllı ve zevk sahibi yönetmen sayesinde bir filmin asla unutulmayacak, nerede duyulsa hatırlanacak aşk şarkısı oluveriyor. Rice şarkı boyunca tam on iki kez "gözlerimi senden alamıyorum" diyor. Yavaş çekimle kalabalığın içinde birbirlerine doğru göz göze ilerleyen Alice (Portman) ve Dan (Law) adlı iki yabancı, daha tanışmadan sevgili oluyor. Larry (Owen), ateşli hayaller kurduğu orgazmik sanal sevgilisiyle buluşuyor. Ama Anna (Roberts)'nın sanıldığı kişi olmadığını anlıyor. Tıpkı Alice ve Dan gibi bu iki yabancı arasında da normalde olmayacak olan oluyor. Larry, Anna'nın yanından utanç içinde kaçacağı yerde doğumgünü olduğunu öğrenip ona bir balon hediye ediyor.

    Ne kadar romantik değil mi? Değil! Filmle ilgili bu kadar övgü dolu sözden sonra belirtmemiz gerekir ki bu romantizm içermeyen, aşk ve onun semptomları üzerine bir film. Üstelik cinsel tapmaya dayalı bir aşktan söz ediyoruz. Karakterler klişe sevgi cümlelerini o denli pervasızca ve bol kepçe kullanıyor ki, Nichols aşk üzerine en ağır lafını tam da bu sahnelerde ediyor. Larry striptiz klübünde Alice'le karşılaştığında onun erotizmiyle başı dönünce bu hissini "sevme" ile karıştırıyor. Anna, sevdiği adama kavuşabilmek için ayrı yaşadığı kocasıyla son bir kez beraber olması gerektiğini düşünüyor ve kaybediyor. Cinselliğin sevgiye yer bırakmadığı aşk, en çok cinsellikten incinir elbette.

    Karakterlerin ahlaki olmaması yadırganabilir belki, ama Nichols'ın modern zamanda yaşanan ilişkiler üzerine önemli sözler söylediğini, bunu toplumun bir kesiti üzerinden anlattığını anlamak gerek. Romantizmsiz aşk filmini, kafayı bu denli seks ve küfürle bozan karakterlerle doldurması boşuna değil. Nichols cesurca "romantizm bazılarını itiyor, geriye de bunlar kalıyor" diyor. Finalde Alice'in gerçek adıyla ilgili espri de, yönetmenin aşkın modern zamandaki yaşanış şekliyle ilgili eleştirisi değil mi?

    O zaman modern zamanlarda yaşanan aşklara uygun biçimde, jenerikteki şarkıdaki gibi bitirelim sözlerimizi: "gözlerimi senden alamıyorum, aklımı senden alamıyorum, yeni birini bulana dek."

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    Back to Top