Hesabım
    Örümcek Adam 3
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Örümcek Adam 3

    İşte Yeni Spidey! <b>Mısırınızı Unutmayın...</b>

    Yazar: Ali Ercivan

    Örümcek Adam, Karayip Korsanları, Harry Potter, Shrek, Fantastic Four, Zor Ölüm, Jason Bourne serisi... Önümüzdeki aylarda yeni bölümlerini izleyeceğimiz serilerden başlıcaları bunlar. Siftahı, Peter Parker’ın yeni macerası Örümcek Adam 3 yapıyor bu hafta tüm dünyada. Bir önceki filmin hem eleştirmenler nezdinde, hem de gişede elde ettiği büyük başarının ardından, yeni filmin de rekorlara imza atması beklenebilir.

    Yönetmen Sam Raimi’nin ilk filmden itibaren ilmek ilmek ördüğü bir dramatik çelişkiler ağı, Örümcek Adam serisinin gelişimini merakla beklememizi sağlıyor. Peter ile en yakın arkadaşı Harry’nin, Mary Jane’e yönelik hislerinden dolayı aralarındaki bastırılmış rekabetin üstüne Harry, babasının, kendisine göstermediği ilgi ve takdiri Peter’a göstermesinden dolayı kıskançlığa kapılmaktan kendini alamamıştı. Aynı zamanda Green Goblin olan babasının Örümcek Adam tarafından öldürüldüğünü düşünmesi sebebiyle intikam ateşiyle yanmış, sorumlu tuttuğu kişinin aslında Peter olduğunu öğrenince ne yapacağını şaşırmıştı. Peter ise sevdiği kız Mary Jane’i, yaşamının Örümcek Adam kısmına alırsa onun hayatını sürekli olarak tehlikeye atmış olacağı endişesiyle duygularını ifade edememenin sıkıntısını yaşıyordu.

    Seriyi taşıyan bu üç karakter arasındaki ilişkiler döngüsü, bu filmde tamamlanıyor. Zengin yan karakterler listesine de birkaç yeni isim katılıyor. Peter’ın fotoğrafçılık işini elinden almaya çalışan Eddie Brock vasıtasıyla yeni bir kötü karakter olan Venom ile tanışıyoruz (anladığım kadarıyla, çizgi romanın hayranları, Venom’un fazla kolayca harcanmasından dolayı biraz bozulabilirler). Eddie’nin peşinde olduğu ama sınıf arkadaşı Peter ile muhabbeti koyulaştıran Gwen Stacy ve polis şefi babası, yeterince işlenmemiş olmakla birlikte, perdede boy gösteriyorlar. Peter’ın amcası Ben’in gerçek katilinin bir başkası olduğunu öğrenirken, hayatının talihsiz gidişatına sempati duymaktan kendimizi alamayacağımız Kum Adam (Sandman) ile tanışıyoruz.

    Bu karakter bolluğu içinde bazıları ister istemez geri planda kalabiliyor. Aslında senaryodaki işlevlerinin gerektirdiği kadar işleniyor hepsi de; belki onları canlandıran ünlü isimler yüzünden daha fazla yer almalarını bekliyoruz. Kimilerinin çok fazla yan öykü, çok fazla karakter ve çok fazla kötü adam yüzünden filmi dağınık bulduğunu duyacaksınız; kimi karakterlerin yeterince işlenmediğini söyleyecekler. Kendi adıma bu eleştiriye katılmıyorum. Böyle bir hayal kırıklığının, aktörlerin isimlerinden kaynaklanan bir beklentinin sonucu olduğunu düşünüyorum.

    Örümcek Adam 3, genel seyirci kitlesinin beklentilerini karşılayacak denli eğlenceli bir büyük yapım. Görsel efektler ve aksiyon sahneleri gayet başarılı. Ama şunu da söylemek gerekir ki, özellikle ikinci filmdeki kadar akılda kalıcı, unutulmazlar arasına girecek denli iz bırakacak potansiyele sahip değiller (geçen filmdeki metro sahnesini hatırlayın mesela). Bu kez filmdeki komedi dozu da iyice artırılmış.

    Bazen sizi yabancılaştırabilecek kadar absürd durumlar oluştuğu bile söylenebilir. Fakat bütün bunlar belki şu sonuca varıyor: İlk iki filmi benim için değerli kılan öyküleme ustalığını bu filmde tam olarak bulamadığımı düşünsem de, aslında Örümcek Adam 3 tam bir popcorn sineması ürünü olmuş bu kez; neredeyse bir çocuk filmi. Bunu bir yergi olarak almayın. Belki de böylesi, çizgi roman kökenine çok daha uygun. Ve kaç yaşında olursak olalım, çizgi romanlardan beklediklerimize...

    Serinin ilk filminin 'Örümcek Adam adalet kavramını öğreniyor' gibi bir cümleyle özetlenebileceğini düşünüyorum. İkinci filmin ise 'Örümcek Adam dürüst olmanın önemini öğreniyor' cümlesiyle mesela. Bu kez tek, basit bir cümle kuramıyorum. Filmin başlangıcından itibaren, Peter Parker’ın kibirli birine dönüştüğüne şahit oluyoruz. Örümcek Adam’ın popülaritesi onu sarhoş etmiş. Sürekli kendisinden bahsediyor, karşısındakini farkında olmadan eziyor. Özellikle Mary Jane’e karşı düşüncesizce davranıyor. Bu da elindekileri kaybetme riskini doğuruyor.

    Bu noktada, bir gök taşıyla birlikte yeryüzüne düşen, kimliği belirsiz siyah bir madde öyküye giriyor ve Örümcek Adam’ın bedenine hakim oluyor. Başta saldırganlık olmak üzere çeşitli duyguları artıran bu canlı, Örümcek Adam’ın çok daha güçlü, Peter Parker’ınsa çok daha küstah olmasına sebebiyet veriyor. Her ikisine de kibir hakim oluyor. Ve filmin en merak edilen öğesi olduğunu tahmin ettiğim siyah kostüm de, bu vesileyle devreye giriyor. Açıkçası, bu kostümün ve beraberinde gelen niteliklerin çok daha zengin bir potansiyel sundukları halde yeterince güçlü bir şekilde değerlendirilemediklerini düşünüyorum. Ama öykünün ve karakterlerin gelişim sürecinde önemli ve ilgi çekici bir süreç olduğu muhakkak.

    Bu temalar üzerinden gidersek, üçüncü filmi 'Örümcek Adam kibrini yenmeyi öğreniyor' ya da 'empati kurmayı öğreniyor' gibi cümlelerle özetleyebiliriz belki. Karakterin gelişimi açısından önceki filmlerin gerisinde de kalmıyor. Fakat filmi zayıflatan unsurlar arasında, bazı fazla kolaycı çözümler sayılabilir. Bir Broadway oyununda başrol oynayan bir aktris, rolünü kaybederse niye birdenbire garsonluk yapmak zorunda kalsın ki? Bir oyunda başarısız olmuşsa bile, onu havada kapacak başka tiyatrolar olacaktır. Bunu fazla sorgulamadan kabullenmemiz beklenmiş sanki. Harry Osborn’un babasının ölümüyle ilgili detayları kahyasından öğrenişi de, gülünç derecede basit bir çözüm. Bazı şeylerin böyle kolay çözümlenmesi, filmin inandırıcılığını zedeleyebiliyor. Ama Ertem Eğilmez’in Arabesk filminde dalgasını geçtiği türden klişeleri bile barındırdığına göre Örümcek Adam 3, bunların, o çocuk filmi haliyle örtüştüğünü düşünüyor olmalı yaratıcılar. Haklı olup olmadıklarını seyirci tepkileri gösterecek herhalde.

    Netice olarak, Örümcek Adam 3 serinin önceki filmlerine göre biraz zayıf kalıyor ama yine de iki saati aşkın süresi boyunca büyük hareket ve eğlence sağlamayı başardığı için beklentileri karşılayacak ölçüde seyir zevki sunuyor. Başta Bruce Campbell’ın misafir oyunculuğuyla sürüklediği Fransız restoranı sahnesi olmak üzere, komedi unsuru açısından önceki filmleri aştığı anlar bulunduğu bile söylenebilir hatta.

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    Back to Top