Hesabım
    Böcek
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,0
    Ortalama
    Böcek

    Eğlencelik Değil, Psikolojik Gerilim!

    Yazar: Ali Ercivan

    Korku sineması tarihinde hala bir mihenk taşı olarak görülen Şeytan (The Exorcist) filminin yönetmeni William Friedkin’in yeni işi Böcek (Bug), yönetmenin namını da kullanmaya çalışan dağıtımcılar tarafından, tüm dünyada bir korku filmi olarak lanse edildi. Belki de bu yüzden, geçtiğimiz hafta ABD sinemalarında da gösterime giren film, seyircinin büyük kısmı tarafından yuhalama, eline geçeni perdeye fırlatma gibi tepkiler görüyor.

    Kötü niyetli canavar böcekler, sapık katiller, kan ve vahşet görmek isteyen, Testere serisi gibi yapımlara hayran olup korku sinemasından sadece bunu anlayan seyirci için Böcek katlanması zor bir film şüphesiz. Ve bu filmle ilgili kesin olarak söyleyebileceğimiz bir şey varsa, içinde fiilen tek bir böcek bile olmadığı.

    Tabii filmden beklediğini bulamayan kimseyi suçlayamayız. Bunun tek müsebbibi, yanıltıcı fragman ve tanıtım kampanyası. Anlaşılabilir bir ticari tavır güttükleri düşünülebilir ama filmin hak ettiği değeri görmesini engelleyebileceklerinin de hesaba katılması gerekirmiş. Tracy Letts’in oyunundan, senaryosunu yine yazarın uyarladığı film, katil böcekler hakkında değil; ordu tarafından üretilmiş minik böceklerin derilerinin altında, damarlarında dolaştığı paranoyasıyla çılgınlığa sürüklenen iki insan hakkında.

    Ashley Judd tarafından canlandırılan Agnes adlı kadın, yıllar önce geçirdiği travmatik olayın etkisiyle evliliği dağılmış, uyuşturucu bağımlılığına sürüklenmiş, hayattan ümidini kesmiş, yalnız bir karakter. Tesadüfen hayatına giren Peter Evans adlı asker kaçağının yalnızlığına eşlik etmesi, kadının mutsuz hayatına bir teselli oluyor. Ayrıca şartlı tahliyeyle hapisten çıkmış olan ve kendisine hem fiziksel hem duygusal olarak zarar veren kocasına karşı da bir güvence. Fakat paranoyak şizofren tanısı konulmuş bu adamın sanrıları yavaş yavaş Agnes’ı da etkisi altına alıyor. Hayatındaki boşluğu bir şekilde doldurma ve herhangi bir şeye inanma ihtiyacı, kadının da aynı sanrıları paylaşır hale gelmesine yol açıyor.

    Neredeyse tamamı köhne bir otel odasında geçen Böcek, artık pek örneğine rastlamadığımız türde bir psikolojik korku filmi. İçeriğinin yanında rejisinin de sağladığı tekinsizlik, filmi gerçekten rahatsız edici bir deneyime dönüştürüyor. Sağlam sinirleri olan biri için bile bayağı asap bozucu bir film sayılabilir Böcek ve bu özelliğiyle de aslında son dönemde korku filmi diye karşımıza çıkarılan çoğu üründen daha büyük etki yaratıyor. Fakat öte yandan, korku sinemasını bir eğlence aracı olarak gören seyirci için boğucu hale gelmesi de kaçınılmaz. Çünkü gerilimden zevk çıkarmayı değil, psikolojileri altüst iki insanın ruhsal durumlarını yansıtmayı hedefliyor. Ve bunu şüphesiz başarıyor.

    Başrollerdeki Ashley Judd ile Michael Shannon’ın müthiş performanslar verdiği Böcek, özellikle Agnes karakterinin mutsuzluğunu ve geçirdiği değişim sürecini müthiş etkili bir biçimde perdeye yansıtıyor. Huzursuz olmadan izleyemeyeceğiniz bir film için şöyle bir yorum yapmam tuhaf karşılanır mı bilmiyorum ama, bu sürecin daha bile yavaş işlemesi gerektiğini düşündüm. Anlaşılabilir sebeplerle, filmin süresi daha fazla uzatılmak istenmemiştir ama aslında karakterlerimizin çıldırış sürecini daha az kestirmelere başvurarak takip etmek gerekirdi. Elbette, zaten ortalama seyircinin tahammül sınırlarını zorlayan bir filmde, bunun tercih edilmeyişini anlayabildiğimden, şimdi de merakım oyunun aslına yöneldi.

    Filmden benim gibi etkilenen başkaları da olursa, bu sezon Dot adlı özel tiyatro grubu tarafından İstanbul Beyoğlu’ndaki Mısırlı Apartmanı’nda, Murat Daltaban rejisiyle izlemek mümkün Böcek’i. Bu kendine özgü ve güçlü filmin genel sinema seyircisinden olumlu tepki göreceğini sanmıyorum ama sinema sanatından daha büyük beklentileri olan ve kendi film izleme alışkanlıklarına meydan okunmasından çekinmeyen seyirciler üzerindeki etkisi unutulmaz olacaktır.

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    Back to Top