Hesabım
    Hasat Zamanı
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    2,5
    Geçer
    Hasat Zamanı

    Akla Değil, <br>Kiliseye Hizmet Ediyor

    Yazar: Ali Ercivan

    Joel Silver ve Robert Zemeckis'in yapımcı olarak ortak korku filmlerine imza atmaları benim için genelde pozitif bir referans. Lanetli Tepe gibi gayet eğlenceli bulduğum ürünler çıkabiliyor ortaya. Sinemanın dışında, 24'ün ilk sezonu gibi referansları bulunan yönetmen Stephen Hopkins'in de işçiliği popüler sinema için kalbur üstüdür bence.

    Sinema tarihinin iki Oscarlı az sayıda kadın oyuncusundan biri olan Hilary Swank'in artık daha kadınsı bir imaj çizmeye çalışıyor olmasını ve ticari sinemanın sınırları içinde de pekala başarılı olabileceğini göstermeye çalışmasını da anlayabiliyorum. Hasat Zamanı (The Reaping) bu açılardan makul bir proje.

    Eskiden rahibeyken, misyoner olarak gittiği Sudan'da kocası ve kızı yerel halk tarafından kurban edildikten sonra dine sırtını dönmüş ve kendini mucizelerin dünyevi sebeplerini ortaya çıkararak mitleri yıkmaya adamış bir kadını canlandırıyor Swank. Bir gün, ufak bir kasabada öğretmenlik yapan bir adam onu bulup, kasabasında meydana gelen olaylarla ilgili yardımını istiyor. Nehirlerinin nasıl kırmızıya döndüğünü; halkın, kardeşini öldürdüğüne inandıkları on iki yaşında bir kızı lanetli olmakla suçladığını anlatıyor. Swank ve kendisinden farklı olarak inançlı biri olan ortağı da yola düşüyorlar.

    Hasat Zamanı, İncil'de bahsi geçen on musibetin/salgının tekrarlanır gözüktüğü kasabada, olanlara mantıklı bir açıklama bulmaya çalışan bu kadının, aynı zamanda inancını da sorgulayışını işliyor. Olayların içyüzü hakkında daha fazla bilgi edindikçe Swank'in canlandırdığı Katherine Winter, işin içinde gerçekten ilahî bir müdahale olduğuna inanmaya başlıyor.

    Swank'in başarıyla taşıdığı film, benzerlerine kıyasla türünün iyi bir uygulaması aslında. Gerçekten asap bozucu, ürkütücü olmayı başarabiliyor çoğu zaman. Bu etkisini ancak bir görsel efekt gösterisine dönüştüğü son kısmında biraz yitiriyor. Sadece efektlerinin zayıflığından değil; insana, oyuncuya, somut olana yaslanmaktan vazgeçip aşırılığa kaçtığı için kaybediyor etkiyi.

    Bir korku filmi olarak kalbur üstü bir örnek olduğunu belirttikten sonra, filmle ilgili kişisel bakış açıma geçebilirim. Bu tür filmlerde karşımıza çıkabilen şöyle bir şablon var: Akla ve dünyevi olana inanmayı tercih eden kahraman, yaşadıkları sonucunda kaçınılmaz olarak din yoluna, inanca döner. Bu kahraman bir kadın olunca, meseleye şöyle bakmak da mümkün: Modern ve kendine yeten bir kadının dine ve kendisine biçilen annelik rolüne dönüşü.

    Hasat Zamanı, uzun bir süre bize dinî metinlerin bahsettiği tüm mucizelerin aslında bilimsel yollardan açıklanabilecek oluşum sebepleri bulunduğunu, mitlere inanmamamız gerektiğini söylüyor. Ya da en azından böyle bir bakış açısının bulunduğunu. Fakat vardığı son noktada, aslında mucizelerin yine de pekala var olabileceklerini söyleyip her şeyi dinsel metinlerin üstüne kuruyor. Aslında kimin Tanrı'nın kiminse şeytanın hizmetkarı olduğunun ilk anda gözüktüğü gibi olmayabileceğini işaret ediyor belki ve final sürprizini de bunun üstüne kuruyor ama son dönemde İskelet Anahtar, Lanetli Ada (The Wicker Man) gibi filmleri izlemiş olan seyirci için finali önceden çözmek de zor olmayacaktır.

    Esas söylemek istediğimden fazla uzaklaşmayayım. Hasat Zamanı gibi bir filmi, aklın değil batıl inancın tarafında durduğu için sevmiyorum ben. Bu kişisel bir görüş tabii. Halkımızın dinsel efsanelere, cinlere minlere hala inanan bir toplum olduğu ortada. Bu yüzden, çoğunuzun etkilenmesi bile mümkün bu filmden.

    Hatta şu rahatlıkla söylenebilir ki, Hasat Zamanı Türkiye'de kesin çok tutacak bir film. Fakat bu yazarın görüşü, sinemanın daha pozitif bir duruşu benimsemesi gerektiği yönünde. Karşımızdaki örnek, akla değil, kiliseye hizmet ediyor sadece. Bir devam filmi için açık kapı bırakmaktan da geri durmuyor.

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    Back to Top