Gecenin Kıyısı
BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
3,5
İyi
Gecenin Kıyısı

Gecenin kıyısına vurmak!

Yazar: Banu Bozdemir

Ülkemiz her daim siyasi çalkantıların beşiğinde sallanan bir ülke olduğu için darbe geçmişi de bir hayli kabarık. Sanatın da darbe yediği bu zamanlara sinema sektörü çeşitli açılardan bakmayı denedi. Ülkemizde sosyal ve siyasi hayata en büyük etkisi olan darbe '80 ihtilalidir, bir sürü insanın hayatını etkileyen bu baskıcı rejime yönetmenler de uzak kalamadılar, ama yine de yeterince işlendiğini söyleyemeyiz!

Liman Film

Şöyle hafızamızı kurcaladığımızda "Sen Türkülerini Söyle", "Beynelmilel", "Bu Son Olsun", "Babam ve Oğlum", "Ses", "Bekle Dedim Gölgeye", "Sis" gibi filmleri hatırlamak mümkün. En son çekilen "Anons" ve "Börü" filmleri de darbe temalı filmler olarak sayılabilir. Türker Süer imzalı "Gecenin Kıyısı" 15 Temmuz 2016’da yaşananları ordu mensubu iki kardeşin üzerinden anlatmayı seçiyor. Türker Süer her ne kadar "darbe merkezli bir film çekmeyi tercih etmedim" dese de filme yansıyan çatışma ve o gün yaşananlar ülkenin geldiği kutuplaşmayı anlatmak için iyi bir altyapı oluşturuyor, iki kardeşin arasında yaşananlar da kutuplaşmanın mikro ölçeği kıvamında ilerliyor! Eğer bu filmi ülkenin dışından biri izlese daha çok baba odaklı bir çatışmanın sonucu olarak yorumlayabilir ama o akşamı yaşayanlar için askerin konumlandırılışı konusunda bir kafa karışıklığı, bir iç burukluğu yaratacağı aşikar.

"Gecenin Kıyısı" yaşanmış, gerçekleşmiş bir olaydan yola çıkıyor, başlarda aynı o gece olduğu gibi odaklanmayı zorlaştıran bir dağınıklık söz konusu filmde de! Ama kurduğu şüphe ve güvensizlik ortamının atmosferine çekmeyi başarıyor bizleri ve araya koyduğu cep telefonu görüntüleriyle gerçek/kurgu çizgisinin o geceye dair dinamiğini oluşturup başarılı görüntü yönetiminin etkisi böylece daha da arttırmış oluyor.

Film orduda yaşanan ast üst ilişki trafiğini sorgularken koşulsuz şartsız itaat etme halini de masaya yatırıyor. Erler bu sistemin en altını oluşturduğu için, o gecenin en fazla acı çekenleri de onlar oldu. Filmde Ahmet Rıfat Şungar Teğmen Sinan’ı canlandırıyor, Berk Hakman ise abi Yüzbaşı Kenan’ı. Sinan’ın komutanı ordudan firar eden Kenan’ı Malatya’da bulunan askeri mahkemeye götürmesi için Sinan’ı görevlendirir. İki kardeşin araları açıktır, bunun sebebinin de general olan babalarının bir kumpas sonucu ölümü olduğunu öğreniyoruz. İki kardeşin arasındaki kişilik farkı film boyunca bizi bırakmıyor. Sinan’ın daha disiplinli olduğu giyim kuşam, duruş anlamında kendini belli ederken Kenan’ın emirlere uyma konusunda sorunları olduğunu sergilediği davranış biçiminden anlıyoruz.

Askerlerin eşlik ettiği iki kardeşin nakliye aracının yola çıkması, ordudaki bir grubun da darbe girişiminde bulunduğu geceye denk düşüyor. Cevabı merak edilen sorulara bir yenisi daha ekleniyor. Kimin hangi tarafta olduğu, aracın içindekiler için o saatten sonra güvenlik zafiyeti oluştuğu, Kenan’ın firar etme sebebinin kendisine dayatılan ve darbe gecesiyle ilgisi olma ihtimali olan dayatmalar mı olduğu gibi sorular film boyunca peşimizi bırakmıyor. Sinan bu darbe gecesinde neden karargahtan uzaklaştırılıp gecenin karanlığındaki bir bilinmeze yollandı? Bir yandan iki kardeşin sürekli yer değiştiren konumlanışları, suçlu, hâklı kavramlarının sürekli değişmesi filme dair algımızı allak bullak ederken, 15 Temmuz gecesine ilişkin de aklımızın bir köşesinde asılı kalan soruların tekrar gün yüzüne çıkmasını sağlıyor.

Askerin konumlandırılışı da ilginç, mesela nakliye aracındaki askerlerden biri aracın sotede mola verdiği bir anda bir kediyi besliyor görünüyor ama yanından ayrıldığında kediyi öldürmüş olduğunu görüyoruz, yönetmen muhtemelen güçlünün kendisinden güçsüz olana uyguladığı baskıyı yorumlamak istedi ki sokak hayvanları bile tehlike içerisinde bu baskı toplumunda. Küçük de olsa bu canlara uygulanan katliamları yansıtmak istemiş, çok da iyi yapmış.

İki kardeşin bir süre sonra sivil moda geçmek istemeleri de o geceye dair yaşanan galeyan duygusunu sorgular nitelikte! Üniforma çok genel bir gösterge, onu giyince kişiselliğin kalmıyor. O üniformaya olan saygı ve nefret çizgisi çok ani bir dönüşümle, genel toplum galeyanıyla sorgulanır hale gelebiliyor. Sonunda Kenan’ın başına gelen de bu! Sinan babasına karşı tanıklık ederken abisini koruma içgüdüsüne geçse de, bu kez toplumsal hezeyanların etkisinde kalan bir grubun hedefi haline gelmesine engel olamıyor!

Film taraf olmak ya da olmamak, kimi zaman bireyin kendisi olmasını engelleyen bir duruş içerisinde yer almasına, sorgulamamasına ve vicdan muhasebesine kadar uzanan bir yapıyı iki kardeşin üzerinden anlatmaya çalışıyor. Evrensel olacak bir konuyu ülke tarihinde karanlık, belirsiz bir kafa karışıklığı içerisinde hepimizin zihninde yanıtlamaya çalışıyor. O geceye bir bakış olarak bile çok anlamlı, Ahmet Rıfat Şungar ve Berk Hakman çok iyi seçim. Hamaset kokan, gecenin bir yüzüne odaklanan, galeyan duygusunu alkışlayan filmler yerine sorgulayan, o geceye emir-komuta zinciri çerçevesinde gelişen, itaat etme duygusunun nelere mal olacağını gösteren bir açıdan bakmak kesinlikle daha anlamlı!

Banu BOZDEMİR

Daha Fazlasını Göster