Hesabım
    Öteki
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Öteki

    Yönetmen, Dostoyevski’nin kısa romanını beyazperdeye başarıyla aktarmış...

    Yazar: Serdar Kökçeoğlu

    Submarine ile Wes Anderson tarzı hip bir 'estetisyen' olduğunu kanıtlayan aktör ve yönetmen Richard Ayoade kariyerinin ikinci uzun adımında Dostoyevski’nin 'Öteki' isimli kısa romanını beyazperdeye uyarlayarak hepimizi şaşırtmayı başardı. Altyazı dergisine yazdığım inceleme yazısını için kariyerine yakından göz attığım Ayoade, cool ve hip projelerde rol alarak kendisini ispat etmiş alternatif bir isim. Fakat imza attığı iki uzun metraj sinema filminden yola çıkarak önemli (en azından ilgi çekici) bir sinema yönetmeni olma yolunda da emin adımlarla ilerlediğini söylemek yanlış olmayacaktır herhalde. Filmlerini plastik açıdan şık kılmayı becerdiği gibi edebi referansların yardımıyla derinlikli hikayeler yaratmayı da başarıyor.

    Öteki, Jesse Eisenberg’in canlandırdığı Simon ile James arasındaki tuhaf rekabeti anlatıyor. Simon hayatın içindeki görünmez adamlardandır. İşe gelir gider ama ne ofiste ne de özel hayatında bir  ağırlığa sahip olamaz. İyi niyetlidir iyi olmasına ama fazlasıyla pasiftir, diğerleri için önemsizdir. Sonra günlerden bir gün ofiste bir ikizi belirir. İki adam fiziksel olarak tıpatıp benzemekle birlikte, karakterleri ve hayattaki yerleri çok farklıdır. James karizmatiktir, James insanları etkilemeyi başarır, James işini bilir…

    Ve James’ın güçlü varlığı ve ağırlığı giderek Simon için bir tehdit oluşturmaya başlayınca, 'ezik' Simon düşmanını yok etmek için riskli bir yola dalar.

    Richard Ayoade güçlü metni beyazperdeye aktarırken ister istemez onun psikolojik derinliğini dışarıda bırakıp kitapta olmayan kadın meselesi/rekabeti gibi farklı yollara doğru çekiyor senaryosunu. Fakat film Eisenberg’in güçlü performansıyla zıt kutuplar arasındaki gerilimi ve tuhaf çatışmayı derinlikli bir şekilde hissettirmeyi başarıyor. Filmin retro fütüristik ve Kafkaesk mekan tasarımları da Brazil ve Eraserhead gibi kült klasikleri akla getiren hayal gücü açısından bereketli bir atmosfer yaratıyor.

    Sinemacı,doğrusu pek çok yönetmenin elinde iyi sonuç verebilecek, psikolojik derinliği olan usta işi bir hikaye ile sinema tarihinden alınma atmosfer oyunlarını buluşturarak garantili bir yöne dalıyor. Fakat filmi bütün retro zevklerine rağmen güncel ve orijinal yapan, kaynak romanın güncelliğini koruyor olması. Her ne kadar Dostoyevski, olmak istediğimiz, olamadığımız veya olmak zorunda kaldığımız ile aramızdaki uçurumu ve yarılmayı anlatsa da, hikayenin bugünün ofis ortamlarına dair de çok şey söylediği açık. Malum beyaz yakalıların günde 8 (artı ucu açık) saat sömürüldüğü ofis ortamları, ağzıyla kuş tutsa dahi ciddiye alınmayı ve yükselmeyi beceremeyen Simon'larla ve doğru zamanda doğru yerde olmayı daima beceren 'laf çok icraat yok' insanları James'lerle dolu.

    Öteki'nin hip ve fantastik oyunlarının altında profesyonelleşmeye dair acı bir hikaye gizli....

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    Back to Top