Hesabım
    Hayalet
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    2,0
    Yetersiz
    Hayalet

    Dünyanın kaderi denizin altında...

    Yazar: Fırat Ataç

    Okyanusun yüzlerce metre altında, kitle imha silahlarıyla donatılmış dev metal bir tüpün içinde olmanın getirdiği klostrofobi, endişe ve bireyler arası çatışmaların yarattığı tansiyon üzerinden ilerleyen bir çok film izledik. Türlerin çeşitliliğinin alıp başını gittiği günümüz sinemasında 'denizaltı gerilimi' demenin garip kaçmayacağı Phantom, Wolfgang Petersen'in Das Boot'unun krallığındaki alt tür dünyasında The Hunt for Red October, Crimson Tide, K-19: The Widowmaker  ve diğerlerinin yanına oturmak istiyor. Bütçesinin görece küçüklüğü ve iyi bir yönetmenin dokunuşlarının eksikliği her anında hissedilen Phantom'un bu isteğini gerçekleştirdiğini söylemek ise oldukça zor.

    Bir görev esnasında yapmak zorunda kaldığı tercihlerden dolayı mesleki kariyeri zedelenen ancak babasının büyük bir savaş kahramanı olmasının avantajlarıyla emekliliğini bir şekilde getirmiş olan Sovyet Kaptan Demi (Ed Harris)'nin son görevini anlatıyor Phantom. Her zamanki mürettabatı dışında teknik eleman kisvesi altında gemiye dahil olan, KGB'nin fanatik kanadından olduğunu çok geçmeden anlayacağımız ajanların ise basit bir görev gibi görünen bu sefer hakkında başka düşünceleri var: Hayalet adını verdikleri, denizaltıların radarda görünmemesini sağlayan sistemleriyle Amerikan donanmasına saldırmak, bunu Çinliler yapmış gibi gösterip en büyük rakiplerini birbirlerine düşürmek...Kısacası muhtemel bir 3. Dünya Savaşı'nın akibeti bu denizaltının içerisinde olacak şeylere bağlı.

    'Gerçek olaylara dayanmaktadır' ibaresinin hikayenin ana hatları oturdukça sadece filmin iskeletine tezahür ettiği, geri kalan kısmın senarist/yönetmen Todd Robinson'un beyin fırtınasıyla anlam bulduğu bir ilerleyiş var filmde. 1968 yılında Pasifik Okyanusu'nda esrarengiz biçimde kaybolan, seneler sonra Amerikan donanması tarafından bulunan K-129 üzerinden türetilen komplo teorilerinin Robinson yorumu. Söylentilere göre her iki ülkenin de olayı hasıraltı etmesi üzerine gerçekliğini hiçbir zaman öğrenemeyeceğimiz ama mevzunun derinliğinden ötürü kendimizi kaptırabileceğimiz bir film.

    Başlangıcıyla birlikte 'normal olmayan' gelişmelerin olacağını bize hissettiren, bunu yaparken Kaptan Demi'nin karanlık geçmişini karakterin davranışlarını anlamak için yol gösterici konumuna sokan Todd Robinson, yaptığı tercihlerle filmini en baştan ucuzlatıyor. Gemi, denizaltı ve uzay araçlarında geçen B sınıfı korku fimlerinden fırlamış gibi gözüken 'geçmişin hayaleti' ziyaretleri en ufak bir merak duygusu uyandıramıyor. Demi halüsinasyonlarla boğuşması, 'rüyalarım o kadar gerçekçi ki, neyin doğru neyin yanlış olduğunu algılayamıyorum'  demecinin ağırlığı altında eziliyor, Kaptan'ın zor durumu seyirciye hiç bir şekilde geçmiyor. Aslında hayalet filmi geleneğinden gelmemesine rağmen bir iki kafa karıştırıcı hamleyle 'acaba?' sorusunu sordurtması beklenen bu çaba 'nafile' sıfatıyla denizin dibini boyluyor böylelikle.

    Ana karakterine kurmak istediği çatı bu şekilde çökünce baştan beri tarafları belli olan sayısız adam arasındaki tansiyona sıkıca tutunmamız en mantıklısı. Phantom'un dağılmasını engelleyen de işin bu kısmı zaten. Özellikle Ed Harris ve ikinci kaptanı Alex'i oynayan William Fichtner'ın spontane gelişmiş gibi gözüken kimyaları 'denizaltının batmasını engelliyor'. Benzerine sıkça rastladığımız kontrolü ele geçirme ve kaybetme sekansları abartılı şekilde kullanılmış denizcilik jargonuyla baltalansa da derinlerde vuku bulan taraf seçme gerginliği hiç de fena değil.

    Phantom'un ilginç bir yönü de tamamen Rus karakterlerden oluşan mürettabatının net bir Amerikan İngilizcesi ile konuşuyor olması. İlk etapta bir Rus denizaltısının içerisinde olduğunuz konusunda sizi şüpheye düşüren bu tercih, çakma Rus aksanlı Amerikan oyuncular izlemeye nazaran daha kabul edilebilir görünüyor. Todd Robinson'un konu hakkında kurduğu 'seyircilerin, onları Rus denizciler olarak değil, baskı altında kalan insanlar olarak görmesini istedim' cümlesi size samimi geliyorsa problem yok demektir.

    Son tahlilde Phantom, tek mekan kullanımının getirdiği avantajları kullanmaktan çok zorluklarını yaşıyor. Çok iddialı bir proje olmasa da kendinden daha az iddiası olanların yanına içerdiği ruhsuzluk yüzünden kurulamıyor, 'haftaya unutulacaklar listesi'ne en tepeden giriş yapıyor. Direkt olarak televizyona satılması çok daha akıllıca olurdu.

    firatatac.com

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    Back to Top