Hesabım
    Güneşi Gördüm
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Güneşi Gördüm

    Güneşi Gördüm

    Yazar: Ali Ercivan

    Mahsun Kırmızıgül'ün ikinci yönetmenlik denemesi Güneşi Gördüm, kalabalık bir ailenin filmi. Askerin emriyle köylerini boşaltan ve bir kısmı İstanbul'da şansını denerken diğerleri de umudu Norveç'e kaçmakta arayan bir aile bu. Beş kız çocuğun ardından istediği oğla sahip olan Ramo, bir oğlu askere giderken diğeri dağa çıkmış Davut, sert mizaçlı Mamo ve onun kendini hep kız gibi hissetmiş erkek kardeşi Kadri filmin merkezinde yer alıyorlar. Yine çok fazla öykü anlatıyor Kırmızıgül bize. Ama bu kez eklektik durmuyor öyküleri; hepsi bir çatı altında, aynı tema etrafında toplanıyor.

    Kırmızıgül'ün ilk filmi Beyaz Melek için, tüm zaaflarına rağmen ılımlı bir yazı yazmıştım. Ama doğrusu zaman içinde filmin yoğun duygu sömürüsü beni daha fazla rahatsız eder hale gelmişti. Kabul etmek lazım ki Kırmızıgül bu kez de ajitasyon için eline geçen her fırsatı değerlendiriyor. Bir ara, "Bu kadar acı yetmedi mi?" diye düşünebilirsiniz hatta. Ama neticede etkileyici bir sinema öyküsü çıkarıyor karşımıza ve bu öykünün tüm parçaları filmin bütününde bir işleve sahip.

    Mahsun Kırmızıgül'ü her şeyden önce cesur bir film yaptığı için kutlamak gerekiyor. Filmin Türk devletine yönelik eleştirel tavrı tartışılacaktır. Ancak bu ülkenin insanlarının yaşadığı gerçek sıkıntıları perdeye yansıtırken, olabildiğince tarafsız ve samimi bir duruş sergiliyor. Ve en nihayetinde, insan öyküleri anlatmaya odaklanıyor.

    İstanbul'a geldiğinde cinsel kimliğini daha özgür yaşamaya başlayan Kadri, yani Kado'nun hikayesi de yine bir ana akım sinema örneğinden beklemeyeceğimiz kadar cesurca ele alınmış. Filme ismini verecek kadar da önemli yer tutuyor Güneşi Gördüm'ün içinde. Burada, Sıla dizisinden hatırladığımız genç oyuncu Cemal Toktaş'ı da inandırıcı ve yürekli performansı için tebrik etmek lazım. Kendisini yakında Kara Köpekler Havlarken adlı bir başka sinema filminde de başrolde izleyeceğiz.

    Güneşi Gördüm'ün son derece geniş oyuncu kadrosu içinde Altan Erkekli ve Cemal Toktaş öne çıkan isimler. Ama yan rollerin bile ünlü isimlerle doldurulmuş olması bazen filmi zedeliyor doğrusu. Özellikle gerçek travesti oyuncuların arasında Deniz Oral'ı kadın kılığında görmek insanı filmden koparabiliyor biraz. Kamil Sönmez'in diyalogsuz bir rolde arada bir görünüp kaybolmasına da anlam veremiyoruz mesela. Filmin büyük, görkemli olma iddiasının da payı var herhalde bu geniş cast'ta. Güneşi Gördüm, başta görüntü yönetimi olmak üzere son derece başarılı teknik özellikleriyle de harcanan paranın karşılığını gösteren, Türk sineması için büyük bir film gerçekten.

    Ancak şunu söylemeden geçemem. Mahsun Kırmızıgül, her ne kadar ilk filminden daha başarılı bir işe imza atmışsa da hala yetkin bir sinemacı olarak görülemez. Bir buçuk, iki yıla yayılan öyküdeki zaman aşımlarını çözmenin sinemasal yollarını bulamadığı için sürekli kararma/açılma yöntemini kullanıyor olması, bunun en belirgin kanıtı. Bu şekilde kullanımı artık neredeyse geçerliliğini yitirmiş olan kararma/açılmalar, filmin süreklilik duygusunu da zedeliyor maalesef.

    Bazı bloklarda ciddi zaman problemleri olduğunu ve bazı karakterlere çok geç geri dönüldüğünü; bazı durumların ise birkaç enformatik diyalogla geçiştirilmesinin yetersiz kaldığını düşünüyorum. İlk duruma örnek, hastaneye yatırıldıktan sonra uzun süre görmediğimiz Havar olabilir. İkinci duruma örnek ise, Ramo'nun Esirgeme Kurumu'ndaki çocuklarını her gece ziyarete gittiğini, böyle bir babaya yıllardır rastlamadığını söyleyen müdirenin diyalogundan öğrenmemiz. Filmin içinde önemli yer tutan bu öykünün böylece geçiverilmesi hiç yeterli değil. Ayrıca, Kado'nun travestiler arasında Tansu'dan gördüğü ters tepkinin sebeplerini de bulamıyoruz hiç perdede.

    Yer yer ağır, ağdalı, dramatik tiratların da filme zarar verebildiğini söylemek zorundayım (Berfin/Kardelen üzerine olan hariç tabii; o da işlevinden dolayı). Ama neticede yoğun mesaj kaygılı bir film Güneşi Gördüm. Ve bundan çok daha didaktik olabilir; çok daha fazla, çok daha samimiyetsizce duygu sömürüsü yapabilirdi. Sinemasal zaaflarını, gayet başarılı öykü anlatıcılığıyla kapatabiliyor Kırmızıgül bir nebze. Fakat içinde bir sinema duygusu olduğuna şüphe yok. İlerde bundan da iyi işler ortaya çıkaracağını görmek zor değil.

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    Back to Top