Hesabım
    Niyazi Gül Dört Nala
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,0
    Ortalama
    Niyazi Gül Dört Nala

    İzmirliler için İzmir’e Bir Güzelleme!

    Yazar: Duygu Kocabaylıoğlu

    Yerli komediyi seversiniz, sevemezsiniz; o seyircinin damak tadına kalmış bir iş ama bu ülkede filmi vizyona girdiğinde kayıtsız kalamayacağınız 3-5 isimden biri şüphesiz ki  Ata Demirer.  Senaryosuna da imza attığı Eyyvah Eyvah serisinin ardından, filmografisinin yedinci uzun metrajlı işi Niyazi Gül Dört Nala  ile bu Cuma bir kez daha sinemalarda.

    Yaşı yeten kitlenin televizyon ekranlarından anımsayacağı Niyazi Gül karakteri, ömrünü hayvanlara vakfetmiş bir veteriner doktordu. Her bir skeçte ekrana çıkarttığı hayvanlara orijinal espriler yapıp, “ayı hayvanı, kertenkele hayvanı ” gibi tabirlerle konuşmasıyla, efendi duruşu ve karakteristik gülüşüyle tanınmıştı. 15 sene sonra gelen Niyazi Gül, artık bir profesör ve hatta ders verdiği fakültede ana bilim dalı başkanı. Aynen skeçlerindeki gibi öğretim üyeliğini de oldukça yaratıcı derslerle sürdürüyor; artan zamanda da dedesinden miras kalan mucizevi bir formül üzerinde çalışıyor.

    Bu anlamda kafamızda az çok bir eskiz kalan karaktere iyi bir arka plan çizildiğini belirtmek gerek. Filmin henüz başlangıcındaki çocukluk sahneleriyle ve ilk 20 dakikada gelen olay örgüsüyle Niyazi Gül karakterini daha yakından tanıma şansı sunuluyor seyirciye. Velhasıl mütevazı hayatıyla tanıdığımız profesörün “azıcık aşım kaygısız başım” düzeni, at yarışı tutkunu ultra zengin Sultan Şahmerdan ve mafya babasından bozma Rıza Kabakoz'un kapışmasına meze oluyor. Bir iddia uğruna herkes henüz deneme aşamasındaki gizli formülün peşine düşüyor. Ondan sonra gelsin şamata, gırgır!

    Çekimlerinin çoğu İzmir’de ve İzmir’in dokusuna uygun gerçekleştirilen yapımın aslında başrol oyuncuları ve esas fikri hayvanlar alemi. Ata Demirer mesaj kaygısının yoğunlukla hissedildiği senaryosunda Niyazi Gül’e bir karakter olarak ağırlık verirken, filmin asıl duygusunu asla es geçmiyor. At yarışlarına, gerçek kürklere ve keyfi avcılığa karşıtlık konuları bir yanda, diğer yanda sıkça tekrarlanan “hayvanla hayvan olmak” fikri filmin farklı sahnelerine aynı tonda yedirilmiş.  Bu da karakterlere tutarlı bir süreklilik kazandırıyor.

    Demirer’in yanı sıra Vedat Özdemiroğlu, Öğünç Ersöz ve Cihan Ceylan’ın ortak imzasını taşıyan senaryonun ilgiyi hak eden diğer noktası ise Levent Ülgen’in canlandırdığı Rıza Kabakoz karakterinin Yeşilçam’ın tozlu sayfalarından fırlamış olması. Selvi Boylum Al Yazmalım’ın İlyas’ından Dila Hanım’ın Karadağlı Rıza’sına aklınıza gelebilecek bütün tipik Yeşilçam kabadayılarını tek adamda toplayan Rıza Kabakoz’un 3 diyalogdan birinde film başlıkları ile konuşması, yeri geldiğinde başarılı esprilere kapı açmış.

    Demet Akbağ’ın Sultan Şahmerdan’ı ve Şebnem Bozoklu’nun kenar mahalle dilberi Hediye’si ise maalesef kasti abartısı bir noktadan sonra eğlendirmeyen, rahatsız eden karakterler. Son bir ilave olarak da yönetmen Hakan Algül’ün önceki işlerine bakarak sahne geçişlerinde birkaç tık daha etkili yöntemleri insanın gözü arıyor. Henüz karakterin oyunu, duygusu tam bitmeden yapılan kesmeler ve anlatımı bölen geçişler ster istemez kopukluk yaratıyor.

    Müzikleri de bu tondaki macera-komediye uygun düzenlenen filmin, en güzel bölümü ise finale doğru gelen metamorfoz hikayesi. Fazla sürpriz bozan vermemek adına detayına giremeyeceğim bu bölüm, gerçek İzmirlilerin “Tabii ki ya!” tepkisi verecekleri müthiş bir sürprizle taçlanıyor. Filmin prodüksiyon kalitesi ise gözümüzün alıştığı BKM bankörlüğünü yansıtıyor.

    Geçtiğimiz yıldan bugüne Ata Demirer komedisini özleyenlere  Niyazi Gül Dört Nala haftanın en komik alternatifi olarak sinemalarda!

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    Back to Top